Billur görünümlü kar, ahenkli ahenkli dönerek geceye iniyordu. Tipi, şımarık oyunlarla kar yığınlarını sağa sola savururken, soğuk ve uzun kış gecelerinin hikâye kahramanlarının gölgeleri, sokak lambalarının solgun ışıklarında adeta raks etmeye başlamıştı…
Perdeler açılmış, kutsal oyuncuların süzüldüğü yeryüzünde her zamanki gibi bir tiyatro oynanmaktaydı. Oyun, aynı oyun olsa da değişen figüranlar çoktan evlerine çekilmişti…
Tek gözlü toprak damlı evin bahçeye açılan penceresinden, ağaçların arasında kalan evlerin siluetlerine doğru bakıyorum… Kavak ağaçlarının dalları ağırlığa direnirken, söğüt ağaçlarıysa çoktan boynunu bükmüştü. Geceye kar yağıyor… Ruhum dilenci artık, duvarlara akseden gölgelere avuç açmaktayım. Âlemde bir başkasıyım, düşen her kar tanesi beynimde yankılanırken üşüyen düşüncelerim ise çok yorgundu.
Makalenin tamamını okumak için tıklayın