Her yıl 23 Nisan geldiğinde, ülkenin dört bir yanında çocukların neşesiyle çınlayan meydanlar, sadece bir bayram coşkusunu değil, aynı zamanda derin bir sorumluluğu da hatırlatır bize: Geleceği emanet edeceğimiz çocuklara nasıl bir eğitim sunduğumuzu sorgulama sorumluluğunu.
Bu sorgulama Bitlis’te daha belirgin, daha derin hissedilir. Çünkü burada eğitimin anlamı sadece bir sınıfa girmek değil, aynı zamanda imkânsızlıklarla mücadele etmektir. Taşımalı sistemle eğitim alan bir öğrencinin karla kaplı dağ yollarını aşarak okula ulaşması, kalem tutan ellerin aslında hayatı tuttuğunu gösterir.
Bitlis’in Sınıflarında Sükûnet, Başkentte Gürültü Var
Ankara'da hazırlanan eğitim politikaları bazen Bitlis’in soğuk sabahlarında yankılanmaz. Oysa eğitim, merkezi kararlarla değil, yerinde adaletle şekillendiğinde anlam kazanır. Başkentte masa başında yazılan her karar, doğuda bir çocuğun hayatına dokunuyorsa değerlidir. Yoksa rakamlar ne kadar iyi görünürse görünsün, gerçek başarı sayfalarda değil, sınıflarda yazılır.
Bitlis’in bazı köylerinde hâlâ soba dumanı eşliğinde ders işleniyor. Kimi okullarda öğretmen açığı, kimi yerlerde teknolojik imkânsızlıklar eğitimi gölgeliyor. Bu gerçekler ortadayken, 23 Nisan’ı sadece şiirlerle, bayraklarla ve kortejlerle kutlamak yetmez. Bu bayram, çocuklara onurlu bir gelecek inşa etme sorumluluğumuzun yıldönümüdür.
23 Nisan: Egemenlik Değil, Emanettir
23 Nisan, yalnızca bir tarih değil; çocuklara duyulan güvenin ifadesidir. Ama bu güvenin altı, eşit ve adil bir eğitim sistemiyle doldurulmazsa, gelecek belirsiz kalır. Bitlis’teki öğrencinin Ankara’daki akranıyla aynı başlangıç çizgisinde olması, millî birlik ve beraberliğin gerçek anlamda sağlandığını gösterir.
Kimi çocuklar okula yürüyerek değil, hayal kurarak gider. Çünkü bazı bölgelerde hayal bile lüks hâline gelmiştir. Biz eğitimciler, idareciler ve karar vericiler olarak çocuklara bilgi değil, önce umut borçluyuz. Çünkü umut, eğitimin ilk ve en gerekli kazanımıdır.
Eğitim Sadece Müfredat Değil, Merhamettir
Eğitim sadece ders kitaplarında yazılı bilgilerden ibaret değildir. Eğitim, çocukların gözündeki ışıltıyı fark etmektir. Öğretmeniyle kurduğu bağda, okulun kapısından içeri girdiğinde hissettiği güven duygusunda gizlidir. Bu yüzden özellikle Bitlis gibi kadim ama kırılgan bölgelerde eğitim yatırımı sadece bina yapmakla sınırlı kalmamalı; yürek inşa edilmelidir.
Son Söz Yerine: Çocukların Gülüşüyle Ölçülen Bir Başarı
23 Nisan, bir milat değil; bir işaret fişeğidir. Her yıl yeniden sorulması gereken soru şudur: Çocuklarımıza yalnızca bir gün mü bayram ediyoruz, yoksa her günü onlar için yaşanır kılacak bir eğitim sistemi kurabiliyor muyuz?
Bitlis’in dağ köylerinden Ankara’nın karar koridorlarına kadar uzanan bir vicdan köprüsü kurulmalı. Çünkü eğitim, merkezin değil; yüreğin işidir.
Gerçek kutlama, bir çocuğun “Ben de yapabilirim” dediği andır.