Eylül ayının ilk haftası yaklaşıyor… Okul öncesi çocuklarımız, 1. sınıfa adım atacak miniklerimiz, ortaokul yolculuğuna başlayan 5. sınıflarımız ve lise serüveninin eşiğinde duran hazırlık ile 9. sınıf öğrencilerimiz için “uyum haftası” başlıyor. Bu bir takvim detayı değil; geleceğin en hassas başlangıcıdır. Çünkü çocuk, okula değil; hayata hazırlanıyor.

Okulun kapısından içeri giren her öğrenci, yanında sadece çantasını değil; umutlarını, korkularını, hayallerini ve sorularını da getirir. O küçücük adımların sesi aslında bir milletin geleceğini taşır. İşte bu yüzden bu hafta, sadece çocuklar için değil; anne-babalar, öğretmenler, idareciler, personeller ve tüm toplum için bir sınav haftasıdır. Kimin neyi nasıl yaptığı, çocukların gözlerinde şekillenecek ve yıllarca sürecek bir iz bırakacaktır.

Veliler bilmelidir ki, çocuk için ilk gün sadece okulun değil; hayatın kapısının aralandığı gündür. Anne babanın yüzündeki huzursuzluk, kaygı ve telaş, çocuğun kalbine doğrudan geçer. Çocuğu cesaretlendirmek, güven vermek, onun yanında durmak en büyük görevdir. Çocuk kıyasla değil, destekle büyür; baskıyla değil, sevgiyle gelişir. Uyum haftasında sabırla, anlayışla, güvenle yaklaşmak; geleceğin sağlam adımlarının temeli olacaktır.

Öğretmenler içinse bu hafta, yıllarca sürecek bir yolculuğun ilk karşılaşmasıdır. Sınıfa girdiğinizde karşınızda duran öğrenciler, belki de hayatı boyunca sizin ilk sözlerinizi, ilk tebessümünüzü unutmayacak. O yüzden uyum haftası, müfredatı yetiştirme telaşından önce gönüllere dokunma haftasıdır. Çocuk, kendisini değerli hissettiğinde öğrenmeye açılır. Ve biliniz ki her çocuk ayrı bir evrendir; o evrenlere ışık tutacak olan sizsiniz.

Okul idarecileri için uyum haftası, okulun ruhunu ortaya koyma zamanıdır. Koridorda karşılaştığınız her veli, göz göze geldiğiniz her çocuk, sizin tavrınızda o okulun karakterini görür. Yönetici olmak sadece plan yapmak değildir; güven aşılamaktır, yol açmaktır, umut vermektir. Okulun kapısından girenlerin kalplerinde bırakılan ilk izlenim, yıllarca sürecek bir aidiyetin temelidir.

Ve görünmez kahramanlar… Okulun personeli, hizmetlisi, güvenlik görevlisi, aşçısı… Sizin güler yüzünüz, temizliğiniz, düzeniniz, çocuk için ders kitabından bile daha etkilidir. Onu karşılayan sıcak bir selam, tertemiz bir sınıf, güvenli bir bahçe… Çocuğun okul sevgisinin mayası işte bunlardır. Çocuk, “ben buraya aitim” diyorsa bunda sizin payınız büyüktür.

Ama en önemlisi, aileler ve toplum… Çocuğa okulu sadece bir zorunluluk değil, bir fırsat, bir yol, bir değer olarak göstermek hepimizin görevi. Çocuk okula sevinçle giderse, toplum güvenle geleceğe yürür. Uyum haftasını bir formalite değil, geleceğe atılan en kıymetli adım olarak görmeliyiz.

Unutmayalım: Çocuklarımızı hazır etmenin en doğru yolu, önce kendimizi hazır etmektir. Anne-babalar sabırlı, öğretmenler şefkatli, idareciler güven verici, personeller özverili, toplum ise destekleyici olursa, çocuk sadece okula değil, hayata da uyum sağlar.

Uyum haftasında atılan her küçük adım, yarının büyük başarısına giden yol olacaktır. Çünkü gelecek, bugünden hazırlanır.

Unutmayalım: Uyum haftası sadece bir takvim başlangıcı değil, çocuklarımızın geleceğe açılan ilk kapısıdır.
Bugün biz hazır olursak, yarın onlar daha güçlü, daha özgüvenli, daha umutlu olacaklar.

Çünkü çocuklarımız yarına hazır olsun diye, bugün biz hazır olmalıyız.