Losev

AKP Kürtlere size ihtiyacım kalmadı diyor

Videoyu Aç AKP Kürtlere size ihtiyacım kalmadı diyor
A
a

Gezi döneminde yaptığı çıkışla dikkatleri çeken ve çektiği “Eksik” filmiyle yeniden gündeme gelen oyuncu-yönetmen Barış Atay, Erdoğan ile Kenan Evren’in benzer bir çok yönü bulunduğunu belirtti.

12 Eylül 1980 darbesinin ardından hayatı parçalanan bir ailenin dramını anlatan Eksik filmi, 17 Nisan'da vizyona girdi. Yönetmenliğini oyuncu Barış Atay'ın yaptığı film, darbeden sonra birbirlerini hiç tanımayan ve ayrı büyümek zorunda kalan iki kardeş olan Deniz ve Devrim ile anneleri Melek'in yıllar sonra bir araya gelişini anlatıyor. Gözaltında kaybedilme, kadına yönelik devlet şiddeti, şüpheli asker ölümleri, 80 sonrası gençliğin apolitikliğini, Gezi direnişinde yaşamını yitiren gençleri konu alan filmde, darbeci Kenan Evren ile Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın sol-sosyalist ve devrimcilere yönelik açıklamaları da dikkat çekiyor. Kendisi de 78 kuşağı temsilcilerinden olan bir ailenin çocuğu olan ve 12 Eylül askeri darbesinin getirdiği travma halini çocukluğunda yaşayan oyuncu Barış Atay, film hakkında ve Türkiye'nin siyasi gelişmelerine ilişkin DİHA'ya değerlendirmelerde bulundu.

'Derdimiz propaganda yapmak değil, politik eleştiri koyabilmekti'

Filmi çekme amacının hem darbe sancılarının günümüze ne kadar yansıdığını göstermek, hem de birtakım çevrelerin devrimcileri ya da devrim hayallerini aşağılayan bakış açılarını eleştirmek olduğunu dile getiren Atay, ancak bunu, bilindik anlamda bir "propaganda" diliyle değil, bir insan hikayesi olarak anlattıklarını söyledi. Atay, "Çünkü sonuç itibariyle biz birbirimizi örgütleme ya da bilinçlendirme çabası içinde değiliz. Bildiklerimizi başkalarının da görmesini isteyen insanlarız. O yüzden de bir ortak dil oluşturmak gerektiğini düşündük ve böyle bir yöntem seçtik" dedi. Filmde yer alan gözaltında kaybedilme, şüpheli asker ölümleri, Gezi'de yaşamını yitirenler, kadına yönelik devlet şiddetinin ideolojik bakış açısıyla verilmemeye çalışıldığını ifade eden Atay, "Derdimiz propaganda yapmak değil, politik eleştiri koyabilmektir" dedi.

'Faşizmin temsilcileri değişti, ama kendisi aynı'

12 Eylül darbecilerinden Kenan Evren ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sol ve sosyalistlere yönelik konuşmalarının geçtiği sahneye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Atay, o sahneleri almasının nedenlerini de şöyle anlattı: " Kenan Evren'le Recep Tayyip Erdoğan'ın birbirlerine benzer çok yönleri var. Erdoğan, her ne kadar sözüm ona 'darbeyle hesaplaşıyor' ya da 'Evren'i yargılıyor' gibi görünse de şuna dikkat çekmek istedik. Evren, tüm politikasını, darbeyi yaptıktan sonra ülkenin kaos içinde olduğu ve ülkenin aslında kurtarılması gerektiği üzerinden korkmuş olan halka anlattı. Ve bunun karşılığını aldı. Aslında ortada bir kaos yoktu, bir devrim mücadelesi vardı. Hali hazırda çok kötü yönetilen bir ülke vardı ve devrimciler o ülkenin aydınlık bir geleceğe ulaşması için bir çaba sarf ediyordu. Ama cunta ve dikta bunu engellemek için korkunç bir baskı kurdu. Günümüze geldiğimizde ise AKP'nin 2002'de gelirken yaptığı ya da söylediği politikaya baktığımızda koalisyonlardan dolayı acı çekmiş bir ülke vardı. Yine sinmiş bir halk vardı ve bunu kullanarak 'biz şimdi demokrasi getireceğiz' diyen bir Erdoğan vardı. Yani, 35 yılda sadece faşizmin temsilcileri değişti, ancak faşizmin kendisi hala aynı. 12 Eylül döneminde Olağanüstü Güvenlik Yasaları vardı şimdi İç Güvenlik Yasası var" dedi.

'Şu anda hangi cezaevinin bir toplama kampından farkı var ki?'

Türkiye'de erkin kendi gücünü bir zulüm aracı olarak kullanabilmesi için yasalaşmaya gerek olmadığını ve insanların politik bilinçsizlik yüzünden diktatörlüğü sadece Hitler'in yaptığı gibi toplama kamplarına alıp kurşuna dizmeyi zannettiklerini dile getiren Atay, "Faşizm ve diktatörlük de kendi yaşandığı döneme göre evirilen şeyler. Evet bugün Erdoğan'ın bizi toplama kamplarına alma şansı yok ama şu anda hangi cezaevinin bir toplama kampından farkı var ki? Muhalefet ettiğini söyleyen herkesin bir şekilde tutuklandığını, gözaltına alındığını, işkence gördüğünü söyleyebiliriz" şeklinde konuştu.

'Kadına yönelik devlet şiddeti devam ediyor'

Filmde, darbe döneminde hamile bir kadının işkence edilmesine dikkat çeken Atay, " Biz gözaltında kaybedilenlerden, öldürülenlerden, yıllarca cezaevinde yatanlardan haberdarız, ancak kadınların yaşadığı şiddet konusunda bihaberiz. O dönemin şartlarında özellikle bu kadar eril şiddet kullanılan bir ülkede kadınların tacize, tecavüze uğramamış olması, işkence görmemiş olması mümkün değil. Ve ben bu işkenceyi, o dönemde hamile olma ihtimali olan bir kadın üzerinden kurmaya çalıştım" diyerek günümüzde de kadına yönelik devlet şiddetinin Kürdistan ve Gezi'de de görüldüğü gibi devam ettiğini söyledi.

'AKP'nin oy aldığı çoğunluk Türkerler ordusudur'

Yine darbenin mağdurlarından biri olan ancak sistemin ona dayattıklarından bihaber apolitik bir genç olan Türker karakteriyle ilgili "Kendisinin yaşadığı şartları anlayamıyor olsa da onun da bu sistem içerisinde ezilen bir insan olduğu gerçeği var" nitelendirmesinde bulunan Atay, Türker (Deniz) karakterine ilişkin şunları söyledi: "Türker ve Türker gibilerinin kendi yaşadıkları gerçekliği algılamaları konusunda herhangi bir çabaları yok. Dedesinin kendisine öğrettikleriyle otoriteye saygılı statükocu büyüyen bir adamın 80'den sonra oluşturulan o sistem içerisinde bir yere kanalize olamayışının getirdiği bir durum var. Türker karakteri, bir fabrikanın güvenlik görevlisi olsa dahi üniformanın kendisine ne kadar garip bir ego kazandırdığını gösteriyor. Fakat öte yandan bütün o sığındığı güç gibi unsurlardan öte çok özgüvensiz ve hiçbir şeyi de kendi başına beceremeyecek kadar da atıl kalmış bir adam Türker karakteri. Ve o yüzden tam olarak Evren ve Özal'ın başlattığı şu anda AKP'nin hala sürdürdüğü belli bir kalıp içerisinde aslında Türker gibilerinin üzerinden ne kadar başarılı olduğu gerçeğiyle de yüzleşiyoruz. Ve bugün AKP'nin oy aldığı çoğunluk birbirinden hiç de farklı olmayan Türkerler ordusudur."

'Bu ülkenin topraklarını kaosa sürüklemek için ellerinden geleni yapacaklar'

Türkiye'deki siyasi gelişmeler ve 7 Haziran'da yapılacak seçimler hakkında da değerlendirmelerde de bulunan Atay, Türkiye'de artık bir şeylerin işlemediği eksik kaldığı ve kendini devam ettiremediğinin altını çizerek, Türkiye'nin de bu değişimin dışında kalacağını düşünmenin "naiflik" olduğunu söyledi. "Dünyanın dört bir yanında mücadele verilip değişim ve dönüşüm yaşanırken Türkiye'de de olumlu anlamda değişimler yaşanacağını görmek sadece optimist bakmak demek değil, reel bakmak demektir" diyen Atay, şöyle devam etti: "Ama, olumlu bir geleceğe giden yolda çok ciddi sıkıntıların da yaşanacağını da bariz bir şekilde görünüyor. Çünkü, şu anda Türkiye'yi yönettiğini iddia eden insanların her ne kadar sandık sandık dese de sandıktan bir yenilgiyle çıktığında 'evet biz yenildik' demeyecekler. Bu ülkenin topraklarını kaosa sürüklemek için ellerinden geleni yaptıklarını da fark ediyoruz. En son Ağrı'da yaşanan olaylarda bunu görebiliriz. Çok ciddi bir devlet provokasyonundan bahsediyoruz orada. Halkın, kendilerine ateş açan askerleri kurtarmak için çaba sarf ettiği bir yerde Başbakan'ın 'hayır yalan söylüyorlar' dediği ardından videoların internete düştüğü bir ülke durumundan bahsediyoruz" ifadelerini kullandı.

'HDP'nin de yakaladığı bir rüzgar var'

7 Haziran'da yapılacak genel seçimlerde HDP'nin barajı aşacağına inandığını ifade eden Atay, "Çünkü Türkiye'nin realitesi şu aşamada farklı bir muhalefetin güçlenmesi gerektiğini hisseder pozisyonda. CHP ve MHP'nin kendi tabanı için dahi ciddi eksiklikleri olduğu bazı taleplerini karşılayamadığı bir gerçek. Muhalefetteki yükseliş tek taraflı bir HDP yükselişi olmasa da HDP'nin de yakaladığı bir rüzgar var. Sonuç itibariyle insanlar artık kendi taleplerini karşılayabilecek söylemlere önem veriyor. Yani şu ana kadar salt bir Kürt partisi olarak görülen HDP, Türkiyelileşmek sürecinde özellikle sol-sosyalist çevrelere, Alevilere çağrıda bulunması HDP'nin oylarında artışı sağlayacak önemli referanslar" diye konuştu.

'Bakur'un sansürlenmesi iktidarın 'barış süreci'ni ortadan kaldırıyorum' tavrının hali'

Son olarak Kandil'de HPG'li gerillaların yaşamını anlatan Bakur filmine yapılan sansüre ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Atay, Bakur'un yaşadığı durumun salt bir filme yapılan sansürle ilgili olmadığını, yasaklamanın AKP'nin Kürt politikasıyla ilgili değişiminden ayrı düşünülmeyeceğini vurguladı. Atay, "Yasaklama, 'barış süreci' diyerek bunca zaman kendisine gerçekten inanan ya da inanmadığı halde bir umutla taleplerine karşılık vermeye çalışan insanların 13 yılın sonunda kandırıp aslında tamam artık ihtiyacımız kalmadığı noktada 'ben bu barış süreci denilen şeyi ortadan kaldırıyorum' tavrının gözle görülür halidir" diyerek AKP'nin bu tür politikalarının Roboski'de katırların öldürülmesi, Cizre ve Ağrı'da yaşananlarla bağlantılı olduğuna dikkat çekti.

Kaynak : ZUHAL ATLAN-SADİYE DENİZ ESER (DİHA)

Bunlar da İlginizi Çekebilir
arşiv HABER ARŞİVİ
BİTLİS HABER13 YORUM KURALLARI
Haber İhbarı
Bitlis Nöbetçi Eczaneleri
Bu haber ilginizi çekebilir! Kapat


Sitedeki tüm harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Siteadi harici linklerin sorumluluğunu almaz.