Proje Değil, Ders İsteyen Bir Ülkenin Çığlığı
Bu ülkede uzun zamandır kimse yüksek sesle söylemeye cesaret edemiyor. Eğitim, göstermelik projelerin, sosyal medya vitrinlerinin, dosya şovlarının altında yavaş yavaş çöküyor. Ve en tuhafı, bunu herkes biliyor ama kimse sorumluluk almak istemiyor.
Okullarda artık ders değil, “proje takvimi” işleniyor. İl müdürlüğü ayrı istiyor, bakanlık ayrı istiyor, dışarıdan protokol yapan her kurum okulu kendi reklam sahasına çeviriyor.
Öğretmen, öğrencinin gözünün içine bakmak yerine elinde listeyle koşuşturuyor.
Çocuk, matematik öğrenmek yerine “etkinlik için hazırlanan fon kağıdının rengine” maruz kalıyor.
Bu tabloyu yumuşatmaya gerek yok. Çünkü bu tablo bir ülkenin geleceğini karartıyor.
Bu Bir Eğitim Politikası Değil
Bugün karşımızda duran manzara, eğitim politikası değil. Bu, kırtasiyeciliğin devlet politikası haline gelmesi, okulların bürokrasiye kurban edilmesi, öğrencinin geleceğinin fotoğraf uğruna harcanmasıdır.
Söylemesi acı ama gerçek
Eğitim sistemi, çocuğun değil, masanın memnun edilmesi üzerine kurulu. Birileri makamlarda “her şey yolunda” diyebilir. Ama sınıfa girdiğiniz anda görüyorsunuz Öğrencinin dikkati paramparça. Öğretmenin enerjisi tükenmiş. Velinin güveni sarsılmış.
Üstelik sorun öyle derin ki, artık pansumanla geçmez.
Projelerin Arkasında Gizlenen Çıplak Gerçek
Her proje, her etkinlik, her protokol aynı soruyu gölgeliyor
“Ders ne zaman işlenecek?”
Hafta boyunca sınıfa girmeyen öğrenciler var.
Gün boyu kağıt ve raporla boğuşan öğretmenler var.
Müfredatın yarısını bile yetiştiremeyen okullar var.
Ama vitrine bakınca herkes mutlu görünüyor.
Bakanlık teşrif etmiş, kurumlar afiş basmış, sosyal medya etkileşimi tavan yapmış.
Ne güzel değil mi?
Hayır, değil.
Bu ülke reklamla değil, eğitimle kalkınacak.
Bu ülke dosyayla değil, dersle ilerleyecek.
Öğretmenin Sesini Bastıran Sistem
Bir öğretmen bugün çıkıp yüksek sesle “Ders işlemek istiyorum” dese, hemen yüzüne şu duvar dikiliyor
“Proje zorunlu.”
“Etkinlik olacak.”
“Rapor gönderilecek.”
“Fotoğraf paylaşılacak.”
Bir eğitim sistemi öğretmenine nefes aldırmıyorsa, o sistem zaten çökmüştür, sadece resmi olarak ilan edilmemiştir.
Veliler Artık Oyunun Farkında
Sokaktaki vatandaş artık gözünü kaçırmıyor “Çocuğum okula gidiyor ama öğrenmiyor” cümlesi, bu ülkenin en büyük eğitim raporudur.
Veliler artık süslü etkinliklerin çocuğa hiçbir şey katmadığını görüyor. Çocuk eve yorgun geliyor ama eli boş. Kalabalık içinde kaybolmuş bir nesil yetişiyor.
Yol Belli, Cesaret Eksik
Bu ülkenin ihtiyacı çok net
– Ders saatlerine dokunmayan bir yönetim
– Kağıt değil, öğrenme üreten bir sistem
– Öğretmeni reklam malzemesi olarak değil, geleceğin gerçek mimarı olarak gören bir anlayış
– Projeleri değil, bilgiyi merkeze alan bir politik duruş
Sorun ders değil, irade eksikliği.
Sorun öğretmen değil, yanlış yönetişim.
Sorun proje değil, projeyi amaç sanan zihniyet.
Bir ülke geleceğini kurtarmak istiyorsa, önce eğitimdeki bu “görünmeyen çöküşü” durdurmak zorunda.
Çünkü bu enkazın altında önce çocuklar kalıyor.
Sonra toplum.
En sonunda da ülkenin geleceği.