Son günlerde kentimizde peş peşe yaşanan acı olaylar, hepimizin yüreğini sızlatıyor. Hem kent merkezinde, hem Tatvan’da hem de diğer ilçelerimizde, küçücük meselelerden dolayı insanların silaha sarılması ve hayatını kaybetmesi artık tahammül edilemez bir noktaya geldi.
Bir söz, bir tartışma, bir yanlış anlaşılma yüzünden gençlerin canına kıyılması, toplum olarak geldiğimiz ruh halini gözler önüne seriyor.
Silahın, uyuşturucunun ve kolay yoldan para kazanma hırsının bu kadar yaygınlaştığı bir ortamda sağlıklı bir toplum düzeninden söz etmek mümkün değil.
Uyuşturucu batağına sürüklenen gençler, tefecilerin pençesinde tükenen aileler, kıskançlık ya da öfke yüzünden dağılan yuvalar… Bunların hepsi, önlenebilirken önlenmeyen, göz göre göre büyüyen yaralarımız.
Bu noktada hepimize büyük sorumluluk düşüyor. Siyasetçilerden sivil toplum kuruluşlarına, kanaat önderlerinden din alimlerine kadar herkesin taşın altına elini koyması gerekiyor.
Sadece eleştirmekle, sadece konuşmakla sadece feryat etmekle bu meselelerin çözülemeyeceği ortada. Somut adımlar, caydırıcı önlemler ve en önemlisi toplumun her kesimini içine alan bir dayanışma ruhu şart.
Buradan devletin ilgili kurumlarına da seslenmek istiyorum:
Gençler, nasıl bu kadar kolay silaha ulaşabiliyor? Uyuşturucu sokaklarımızda nasıl bu kadar rahat dolaşabiliyor? Bu to
plum nasıl ve hangi gerekçelerle bu kadar silahlandırıldı? Neredeyse herkesin belinde silahı, cebinde bıçağı olduğu bir düzen, topluma ne kazandırıyor?
Silahlı kavgalar, artan uyuşturucu satıcılığı ve kullanımı, sadece bireysel bir mesele değil; toplumsal bir güvenlik sorunudur. Eğer bu sorun kökten çözülmezse, sadece bugünümüz değil, yarınımız da tehdit altında olacak. Çünkü kaybolan her genç, sadece bir aileye değil, bütün topluma kaybettiriyor.
Herkes dert yanıyor, herkes şikâyet ediyor; ama iş icraata gelince kimseden ses çıkmıyor. Oysaki bu sessizlik, yaşanan ölümleri adeta normalleştiriyor. Biz buna alışamayız, alışmamalıyız. Her silah sesi, her kayıp can, toplum olarak kapanmaz yaralar açıyor.
Artık yeter! Diyebilmenin vakti gelmedi mi? Bu şehrin gençleri daha güzel bir geleceği hak ediyor. Gençlerimizin elinde kalem, hayalinde geleceği olması gerekirken; maalesef belinde silah, cebinde bıçak, hayalinde kısa yolda zenginlik var.
Burada en büyük sorumluluk aile büyüklerine, kanaat önderlerine, alimlere, sivil toplum örgütlerine, diyanet camiasına düşüyor. Bu acıların önüne geçmek için, ne yapılması gerekiyorsa, bir an önce yapın artık. Selam ve dua ile…