İşgalci ABD ve israil, Gazze’de iki yılı aşkın süredir yürüttükleri soykırım ve katliamlarla sahada kazanamadıklarını şimdi “barış” maskesiyle masada kazanmaya çalışıyorlar. Onca yıkım, onca ölüm, onca zulüm, onca soykırım…
Ama yine de başaramadılar. Şimdi kurnazca bir oyunla, barış kelimesinin ardına saklanarak direnişi yalnızlaştırmanın hesabını yapıyorlar.
Gazze; iki yılı aşkın süredir dünyanın gözü önünde kan gölüne çevrildi. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, masum siviller… Hepsi hedef alındı. Hastaneler, okullar, camiler vuruldu. Açlık, susuzluk ve kuşatma, insanların nefesini kesiyor.
Bir halkın topyekûn yok edilmesi, etnik bir temizlik, uluslararası toplumun gözleri önünde “normalleştirilmiş” bir soykırıma dönüşmüş durumda.
Ve bütün bunların faili işgalci ABD ve israildir. Ne yaptıysalar sahada direnişin iradesini kıramadılar. Onca katliama rağmen, Gazze hâlâ ayakta, direniş hâlâ sapasağlam.
Ama işgalci israil, uluslararası desteği kaybetti. Dünyada yalnızlaştı. İstenilmeyen bir topluluk haline geldiler. Dünyanın hiçbir yerinde güvende olamayacakları görüldü. İnsanlık için bir tehdit haline geldikleri herkes tarafından kabullendi. Ekonomik, siyasi ve askeri bir çöküşe evrildiler. İşgal ettikleri Filistin topraklarında artık barınamayacaklarını anladılar. siyonizmin çöküşünü, sonun başlangıcını gördüler. Ne pahasına olursa olsun, Gazze direnişine, Kassam mücahitlerine, direniş ruhlu Filistin halkına diz çöktüremeyeceklerini fehmettiler.
İşte bu yüzden yeni bir oyuna başvurdular. “Barış” kelimesini maske yapıp, sahada başaramadıklarını masada kazanmaya çalışıyorlar.
Hem de çok basit bir planla yapıyorlar. "Barış" kisvesi altında ihanet masası kurmak, HAMAS'ı köşeye sıkıştırmak, uluslararası kamuoyuna “Biz barış istiyoruz, ama HAMAS kabul etmiyor” yalanını pazarlamak. Bu yolla hem direnişin haklılığını gölgelemeyi hem de uluslararası desteği kırmayı hedefliyorlar.
En acı durum ise, barış maskesiyle gelecek bu ihaneti, İslam ülkelerindeki liderlerin eliyle yapmaya çalışıyorlar. Hani hatırlayın Mekke müşrikleri putlarını meşrulaştırmak için, Kur'an'ın tabiriyle şöyle diyorlardı: "…'Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.'…" Evet, putlara tapmayı Allah'a yakınlaştırmak olarak meşrulaştırıyorlardı/masumlaştırıyorlardı.
Bugün de bu ihanet planlarını, "Gazze'de barışı sağlamak" maskesiyle yapıyorlar. Bu şekil meşrulaştırmaya/haklılaştırmaya çalışıyorlar. Unutmayalım ki ABD ve israilin “barış” adı altında sunduğu bu tuzak, tarih boyunca nice kez görülen bir oyunun yeni perdesidir. Ve bu oyun, tarihte olduğu gibi direnişin izzetli ve sapasağlam duvarına çarpıp dağılacaktır.
Gazze halkı, yıkıntılar arasında bile onuruyla direndi. "Hasbunallahü ve ni'mel vekil" teslimiyetiyle dimdik ayakta durdu. Çocukların gözlerinden çalınan o umut, annelerin kollarında can veren bebeklere, yetim kalan kadınlara, kayıtlardan silinen ailelere, feda edilen aziz liderlere, babaların enkaz başında kazdığı mezarlara rağmen… Yine de teslim olmayacaklar. Çünkü biliyorlar ki, özgürlük direnişten vazgeçildiği gün değil, direniş sürdüğü gün kazanılır.
Unutmayalım ki tarih; bu ihanet planını kabul eden, destek veren, meşrulaştıran, HAMAS'a ve Filistin direnişine dayatan İslam beldelerindeki liderleri affetmeyecektir. Gelecek nesiller, onları lanetle, ihanetle anacaktır.
Peygamberin varisi olan alimler, kitleleri arkasında sürükleyen STK'lar, kanaat önderleri, siyasi partiler, cemaatler, tarikatlar… Elinde imkan ve gücü bulunan her kim varsa; artık toplantıları, sempozyumları bırakıp, harekette geçmeliler. Bu ihanet planının bir parçası olmaması için idarecilere engel olmalıdırlar. Çok ciddi bir noktada ve kritik bir süreçteyiz.
Unutmayalım; Gazze teslim olmayacak! Direniş susmayacak! Ve özgürlük güneşi, bu karanlık planı Allah'ın yardımıyla mutlaka yırtacak! Selam ve dua ile…