Un yok, mama yok, ilaç yok…
Ama biz hâlâ izliyoruz. Hâlâ "Diplomatik çözüm", "İnsani yardım koridoru" gibi gerçekleşmesi imkansız hayali cümlelerin arkasına sığınıp kendimizi avutuyoruz.
Bunların gerçekleşmesi imkansız. Çünkü karşımızda insani bütün duygularını kaybetmiş, insanlığı kendisine hizmet eden köleler olarak gören ve Gazze halkını yok edilmesi gereken bir varlık kabul eden bir vahşi hayvan sürüsü var.
Her geçen dakika bir çocuğun açlıktan ve hastalıktan şehid olduğunu duyuyoruz. Her saat, anneler kucaklarında açlıktan nefesi kesilen bebekleriyle çaresizce gökyüzüne bakıyor.
Ve dünya susuyor…
Dünya izliyor…
Dünya alışıyor…
Açlık, Gazze’de sadece bir insani kriz değil, bir insanlık suçuna dönüşüyor. Çünkü bu açlık, ablukanın, kuşatmanın ve kasten engellenen yardımların ürünü. Gıda tırları sınır kapılarında bekletilirken, içeride insanlar ölüyor. Bu bir kriz değil; bu bir etnik temizlik planı.
Artık susan herkes bu açlıktan ölen çocukların vebalinin altındadır. Çünkü bu ölümler, sadece bombaların değil; ilgisizliğin, tepkisizliğin ve umursamazlığın eseri.
Bu çağda, göz göre göre açlıktan ölen bir çocuğun bedeni karşısında bile harekete geçmeyen bir vicdan, hangi acıya uyanır ki?
Hatırlayın! 2024 Nisan'ında Filistinli vaiz Mahmud Hasenat, ümmetin bu sessizliğine karşı dünyanın en kısa hutbesini vermişti.
Ve demişti ki "Eğer 30 bin şehit, 70 bin yaralı ve 2 milyon evsiz Filistinli ümmeti uyandıramıyorsa, benim sözlerimin ne anlamı var?"
Biz de diyoruz ki, Eğer Gazze'de açlıktan, hastalıktan, bombadan, ablukadan, soykırımdan bu kadar insanın şehadeti vicdanları harekete geçiremiyorsa; mazlum Gazze halkı için Allah'ın yardımını, bizim içinde elem verici azabını bekleyeduralım.
Ve bir şey daha diyoruz; Ya Rabbi! Sen de şahit ol ki, biz Gazze ehlinin yanındayız. Onların acılarını paylaşıyoruz. Ve yine şahit ol ki, onları yalnız ve yardımsız bırakan İslam beldelerindeki yöneticilerden de beriyiz. Selam ve dua ile…





