Losev

Yusuf U Züleyha

A
a

Yaratıcının adıyla başlamada hayır vardır denildiği için birçok mesnevide kasidede olduğu gibi Hamdullah Hamdi’nin Yusuf u Züleyha adlı mesnevisi de böyle bir övgü ile başlar. Evrenin yaratılışını(dağı, denizi v.s) tek tek anlatır.

Allah’ın sıfatlarından bahsettikten sonra inananların da kurtulaşa ereceğini müjdeler. Daha sonra, övgülü bir şekilde Hz. Muhammed’in hayatını anlatır. Son olarak dört halifeyi över. Mesneviyi yazma sebebinin Türk dilinde Yusuf’un hikâyesinin layıkıyla anlatılmadığını olduğunu söyleyerek anlatmaya başlar. Hz. Yakup Şam’dan Kenan’a göç eder ve İshak ile barışır. Yakup on bir oğlu içinde Yusuf’u bir başka sever. Ona İshak’tan kalan kuşağı takar. Bu durum kardeşler arasında kıskançlık yaratır. Yusuf,  gördüğü rüyayı babasına anlatır. Yakup, Yusuf’taki kutsiyeti anlar ve rüyayı yorumlar,”kimseye anlatma rüyanı” der. Kardeşleri bir şekilde duyar ve hemen bir plan yaparlar. Yusuf’u gezmeye götüreceklerini söyleyerek Yakup’tan güçlükle izin alırlar. Yusuf’u bir kuyuya atıp üzgün(!)bir şekilde eve dönüp Yusuf’u kurdun kaptığını, geriye kanlı gömleğinin kaldığını söylerler. Bunu yaparlar çünkü sanırlar ki Yusuf olmayınca babaları onları daha çok sever. Her çocuğun hele Yusuf gibi elçi olanın kalpteki yerinin farklı olduğunu bilemezler. Yakup oğullarının söylediğine inanmaz, Yusuf arar ama bulamaz. Payına düşen peygamber sabrı ile Yusuf’a kavuşacağı günü beklemeye başlar.

Yusuf ise bir kervancının kovası sayesinde kuyudan çıkar. Tüccarın kölesi olarak Mısır’a giden Yusuf’un güzelliği hemen duyulur. Mısır azizi Kitfir’in karısı Züleyha Yusuf’u görür görmez âşık olur ve onu satın alır. Yusuf’a çok iyi davranır başından geçenleri dinler kendi başından geçenleri de ona anlatır. Bir tapınakta gördüğü sonra hayaline girip” Mısır azizi” olduğunu söyleyen birine âşık olduğunu, tüm kısmetlerini reddedip kendisine talip olan Mısır azizi Kıtfir ile evlendiğini ama onun hayalindeki aziz olmadığını uzun uzun anlatır. Yusuf, Züleyha’nın tüm yakınlıklarına rağmen hem Allah’a hem efendisine olan sadakatinden Züleyha’dan uzak durur. Züleyha ise Yusuf’u elde edebilmek için türlü oyunlar eder; dadısını elçi olarak gönderir, kendisi gider yalvarır, Yusuf’un nefsini zorlar, yedi kapılı has odasına çağırır. Züleyha, çok güzeldir ama Yusuf nefsine yenilmez. Fakat Züleyha’nın yırttığı gömleği efendisi görür ne yapacağını, kime inanacağını bilemez. O sıra halk da Züleyha’nın bir köleye âşık olmasını ayıplar. Züleyha’da kadınları toplar ve Yusuf’u gösterir onlara. Yusuf Züleyha’nın ısrarlarından korunmak nefsine yenilmemek adına zindanı seçer. Zindanda kaldığı sürece kendine bahşedilen tabir yeteneğini kullanır. En son Mısır kralının rüyasını tabir eder ve ülkeyi kıtlıktan kurtarır. Tekrar mahkeme kurulur Züleyha’nın şahitliği ile Yusuf kurtulur, devlette önemli bir makama getirilir. Diğer ülkeler kıtlıktan çok etkilenir. Kardeşleri de Kenan’dan gelir sonra azizin Yusuf olduğunu anlarlar ve babalarına Yusuf’un gömleğini ikinci kez götürürler ama bu sefer bir yara açmak için değil, yıllar önce açtıkları yarayı kapatmak için götürürler. Gömleği yüzüne sürünce Yakup’un gözleri açılır. Hep birlikte Mısır’a gidip, Yusuf’a secde ederler. Böylece, Yusuf’un rüyası tabirini kucaklamış olur. Züleyha’nın kocası ölünce Yusuf ile Züleyha evlenir. Mısır, Yusuf’un adaletinden çok memnun olur. Yakup’un ölmesiyle Yusuf Allah’a canını alması için dua eder duası kabul olur ve ölür. Züleyha da buna dayanamayarak ölür.

TERS BİR HİKÂYE

Hamdullah Hamdi’nin Yusuf u Züleyha adlı mesnevisi Türk edebiyatının en önemli aşk mesnevileri arasında gösterilmektedir. Bu mesnevinin kaynağı Kuran’dır. Kuran’da Ahsenü’l Kasas (Kıssaların en güzeli) adı ile geçen hikâye bir aşk hikâyesi olmaktan öte dini bir menkıbe şeklindedir. Fakat daha sonraları mesnevilere konu olmasıyla birlikte aşk hikâyesi olarak da okunmaya başlar. Hamdullah Hamdi’nin, Yusuf u Züleyha adlı mesnevisi, içinde hem kutsiyeti hem de aşkı barındırması bakımından, 6241 beyitlik geniş hacmiyle bu konuda yazılmış mesnevilerin en iyileri arasında yer alır. Başlıkta da belirttiğimiz gibi Yusuf u Züleyha mesnevisi Divan geleneği âşık-maşuk motifini tersten okutan, tersine çeviren bir hikâyedir. Ayrıca tüm hikâyenin zeminine yayılan zıtlıklar da bu tersliğin bir öngörüsü olarak hikâyeyi sarıp sarmalar, tamamlar. Yani Hamdi, bu zıtlıkları kullanmak amacı ile hikâyeyi kurgulamamış, hikâye bu zıtlıkları beraberinde getirerek kendini oluşturmuş diyebiliriz. “Simurg’un tersinden okunuşu güzel zamanların güzel insanlarına acı veriyor elbet; ama o tersinden okunuş bazen yeniden kuruyor hikâyeyi” diyor Nazan Bekiroğlu. İşte tam da böyle bir yeniden kurgulanış bu hikâyenin öyküsü. Biz de, bu zıtlıkların ( efendi-köle, iffetsizlik-haya, zengin-fakir, sadakat-ihanet, sevgi-intikam) hikayenin konusu ile nasıl bütünleştiğini, anlatımı nasıl güçlendirdiğini açıklamaya çalışacağız. Bunu yaparken zıtlığın ağır basan, güzeli gösteren tarafında her daim Yusuf’un olmasını onun kutsiyetine, nebiliğine dayandırarak yorumlamaya çalışacağız.

İlk olarak Divan geleneğinin en önemli ve kapsamlı motiflerinden olan âşık-maşuk motifi üzerinden hikâyenin geleneğe tersliğini inceleyelim. Bilindiği üzere gelenekte âşık erkektir ve sevdiğinin eziyetleri, ilgisizliği yüzünden çok acı çeker, sabreder. Bu mesneviye baktığımız zaman ise Züleyha bir kadın olarak âşık rolünü üstlenir ve Yusuf maşuk olur. Züleyha Yusuf’un peşinden koşar, ona sahip olmak ister, Yusuf ise hep kendini geri çeker.   Züleyha çok güzeldir fakat hikâyenin güzeli Yusuf’tur bu da rollerin değiştiğini bir kez daha gösteriyor. Görünüşte gerçekten gelenekteki vakıanın tam tersine döndüğü sanılsa da gelenekten tam olarak kopulmadığına da dikkat etmek lazım. Çünkü elbet Yusuf da Züleyha gibi güzel bir âşıktan etkilenir fakat sabreder tıpkı gelenekteki âşık gibi. Ama Yusuf’un bu sabredişinin altında yatan sebep Allah’a olan bağlılığıdır. Bu noktada tekrar diğer âşıklardan ayrıldığını görüyoruz. Yusuf’un sahip olduğu bu kutsiyet onu yükseltirken Züleyha’yı düşürür. İşte bu düşüş beraberinde başka iki zıt kavram olan haya ve iffetsizliği beraberinde getirir. Çünkü Züleyha toplumun kadına yüklediği rolün gerektirdiği gibi davranmaz ve erkeğin yani Yusuf’un peşinden koşar. (evli bir kadın olmasına rağmen) Züleyha’nın bu davranışı Mısırlı diğer kadınlar tarafından da kınanınca Züleyha Yusuf’u onlara gösterir ve bir manada Yusuf’un ilahi güzelliğinin bilinen normları tersine çevirmek için yeterli olduğunu kanıtlar. Züleyha’yı iffetsizlik ile nitelendirmek için elbet bu yeterli değildir. Ama aşktan gözü dönünce Yusuf’a sahip olabilmek için Yusuf’a yalvarması, has odasına çağırması ondan zorla murat almak istemesi Yusuf’un ise buna direnişi, Yusuf’u kat be kat yükseltirken Züleyha’yı düşürür. Böylece Yusuf’un hikâyedeki kutsal kaynaklı otoritesi yıkılmaz bir hal alır.

Diğer önemli ikili karşıtlıklardan biri de efendi-köle motifidir. Buna göre terazinin ağır basan kolunun efendi tarafı olması beklenir. Fakat bu hikâyede küçük bir köle olan Yusuf, Mısır azizi Kıtfir’in karısı olan efendisi Züleyha’dan ağır basmaktadır. Daha önce de açıkladığımız gibi elbet bunu da Yusuf’un ilahi nuruna bağlayacağız. Ayrıca beşeri duyguları da göz önünde bulundurarak bu ikili zıtlık için farklı bir yorum da yapabiliriz. Çünkü bilindiği üzere Osmanlı padişahlarının da sevdikleri kadınlara yazdıkları şiirlerde kendilerini köle; maşuku padişah, efendi olarak tasvir ettiklerini biliyoruz. Yani bu efendi-köle motifinin âşık-maşuk üzerinden yer değiştirmesini sadece kutsiyetle değil insanı bir duygu olan aşkın insan psikolojisi üzerinde yarattığı bir etki olarak da değerlendirebiliriz. Aşkta seven de sevilen tarafından sahiplenilmek(ona köle olmak) ister, Züleyha’yı da Yusuf’a köle yapan işte bu istektir.

Mesnevi boyunca birkaç yerde tekrarlanması ve Yusuf’un kaderini tayin etmesi bakımından önemli olan bir diğer ikili zıtlık “sadakat- ihanet” motifidir. İlk olarak bu motif mesnevinin başında karşımıza çıkar. Babasının gözbebeği olan Yusuf’u kardeşleri kırda gezdirmek isterler, babalarına”Ey babamız, kaygılanma!/Bizimle olacak kaygı gelemez ona.”(s.78) diyerek Yusuf’u ne pahasına olursa olsun koruyacaklarını söylerler. Fakat kıskançlık duygusunun esiri olup Yusuf’ u acımasızca hırpalar sonra da bir kuyuya atarlar. Babalarına verdikleri sözü tutmazlar, ihanet ederler. Yusuf’un yaşamının sonrasını belirleyecek bu kötülüğün en yakınlarından, kardeşlerinden gelmesi de diğer bir karşıtlıktır. Daha önce de dediğimiz gibi tüm hikâye iç içe geçmiş zıtlıklardan oluşur. Yani Yusuf’un kuyuya atılması her ne kadar kötülük olarak algılansa da sonrasın da onu Mısır azizi yapacak iyi bahta çıkan bir yoldur. Kuyu hem kardeşlerinden gelen kötülüğün bir sonu hem de kutsal bir sabır yolculuğunun başlangıcıdır. Diğer bir ihanet ise Züleyha’dan gelir. Züleyha evli olmasına rağmen Yusuf’a âşık olması, ondan murta almak istemesi ile kocasına ihanet etmiş olur. Diğer yandan Yusuf’un yırtılmış gömleği ile kocasına yakalandığında kendisinin masum olduğunu söyleyerek Yusuf’a ihanet eder. Yusuf ise bu kadar ihanet karşısında sadakat timsali olarak yer alır. Çünkü Züleyha’dan gelen ısrarlı, gönül çelen tekliflere rağmen hem efendisine sadakatinden hem de Allah’a olan bağlılığından nefsine yenilmez. Hatta daha sonra kendisinden yardım isteyen kardeşlerine yardım eder, onları affeder tıpkı Züleyha’yı affettiği gibi. Böylece tüm ihanet edenler karşısında pek çok peygamberin sahip olduğu ‘bağışlama, beddua etmeme’ gibi vasıfları Yusuf’ta da görmüş oluruz. Tüm ihanetlere sadakatle karşılık verebilen bir yaradılış elbet terazinin kefesini aşağıya çeker.

Son olarak değinmek istediğimiz karşıtlık ise tüm hikâyeyi içine alan mazlum-zalim karşıtlığıdır. Fakat bunu ele alırken bakış açımızı daraltarak sadece Yusuf’un gömleği üzerinden değerlendireceğiz. Bilindiği üzere ilk olarak Yusuf’un gömleği parçalanır. Parçalanmış bu gömlek hem Yusuf’un hem de kurdun masumiyetini gösterir. Kurt, Yusuf’u öldürmediği halde böyle bir iftiraya mazur kalır fakat Yakup bunu anlar ve kurdun masumluğuna inanır. Diğer yandan bu parçalanmış gömlek Yusuf’un kardeşlerinin zalimliğidir. Kardeşlerini kuyuya atacak, kurda iftira atacak hem de babalarını yasta bırakacak bir zalimliktir bu.  Yusuf’un başına aynı zalimlik bir başka yerde (Mısır’da) tekrar gelir. Yusuf’un gömleği bu kez de Züleyha tarafından yırtılır. Ama bu öyle bir yırtılıştır ki yine Yusuf’un masumluğunu kanıtlar çünkü şahitlerin de ifadesiyle eğer bir gömlek arkadan yırtılmışsa murat almak isteyen kadındır denir. Ama Züleyha kendisinin masum olduğunu söyleyerek zalimce davranmış olur tıpkı Yusuf’un kardeşleri gibi.

Sonuç olarak hikâye boyunca tüm bu zıtlıklar verilerek Yusuf’un kimsesiz, fakir, köle gibi görünen konumunun Züleyha gibi bir efendi karşısında nasıl yükseldiği, ağır bastığı gösteriliyor. Bu zıtlıklar Yusuf’un kutsiyetini destekleyip güçlendiriyor. Yani Yusuf’u Yusuf yapan Züleyha’dır biraz da. Yusuf’u aziz eden susuz bir kuyudur aslında. Kötü olan iyidir, iyi olan kötüdür belki de.  Başta da dediğimiz gibi ters bir hikâyedir bu çünkü mesnevinin sonunda, kötü olan kardeşler Yusuf’a secde eder ve iyi kimseler olurlar. Aynı şekilde Züleyha’da af ister ve bağışlanır. Böylece hikâye bir kez daha tersine döner ve tekrar tekrar okutur kendini.


Bunlar da İlginizi Çekebilir
arşiv HABER ARŞİVİ
BİTLİS HABER13 YORUM KURALLARI
Haber İhbarı
Bitlis Nöbetçi Eczaneleri
Bu haber ilginizi çekebilir! Kapat


Sitedeki tüm harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Siteadi harici linklerin sorumluluğunu almaz.