Losev

Seçimler ve Dersim'in Vicdanı

Videoyu Aç Seçimler ve Dersim'in Vicdanı
A
a

Dersim halkı sandık başına gittiğinde vicdanlarıyla yüzleşecek. Bu vicdanın adı Seyit Rıza ve arkadaşlarıdır, Dersimli Bese ve Zarife’nin şahsında yitirilmiş on binlerce kadındır, zehirli gazlarla katledilenlerdir.

Avrupa'da yaşayan Dersimliler, 12 Haziran 2011 Genel Seçimlerinin Dersim üzerinde yarattığı karamsar havayı dağıtmak için bir 'seferberlik ruhu' içinde şimdiden çalışmaya başladı. 'Dersim' denince kuşku yok ki, biraz da Avrupa akla gelir. Avrupa'da yaşayan on binlerce Dersimlinin aklı ve gözü memleketlerinde, memleketlerinin 30 Mart'ta yapacağı seçimde.

Köln kentinde 2 bin kişilik bir salona beş bin kişi akın edince beklenmeyen bir izdiham yaşandı. Salonu dolduran, çoğunluğu Dersimli olan kalabalık, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eş Genel Başkanı Sayın Selahattin Demirtaş'ın konuşmasını can kulağıyla dinliyordu. Demirtaş'ın Dersim'e ilişkin önemli açıklamalarının anlamını, bu yazıda irdelemeye çalışacağım.

Demirtaş Dersim'in demokratik birliğinden bahsederken, tarihsel hesaplaşmanın bu birlik temelinde başarı sağlayacağını ortaya koydu. Hatırlatmak gerekirse, şu görüşleri savundu:

"Seçimlerde sadece belediye başkanlarını seçmiyoruz; aynı zamanda Kürt halkının ve Dersim'in birliğini tercih ediyoruz. Dersim gerçekliği ile yüzleşmeyen bir devlet anlayışının karşısında olacağız. O yüzden de seçimlerde en güçlü ittifakı sağlamaya çalışıyoruz.

‘’Bütün devrimci değerlere sahip çıkmalıyız. Dersim'de ittifak dışında kime oy verirseniz, bu Dersim'e cevap olmayacak ve Dersim'in sesi olmayacaktır. Kızılbaş Alevilere yapılan soykırımın hesabını sormak için BDP'ye oy vermelisiniz. Artık Dersim'in AKP ve CHP'ye verilen oyların ne anlama geldiğini bilmesi gerekir."

Bu özetin ne anlama geldiğini, 12 Haziran sonrası Dersimlilerin seçimleri doğrultusunda ortaya çıkan tabloda görmek mümkün. 12 Haziran akşamı, Dersim'den seçilip 'gidenlerin', Dersim'in tarihsel değerlerinin değil, aksine, bu değerlere karşı bir zihniyetin temsilcileri olduklarını söylemiştim. Geçen sürede tanık olduğumuz pratik bizi yanıltmadı ve bu zihniyetin tarafgirliğine soyunanlar, kendilerine verilmiş görevi layıkıyla yerine getirdiler. Bu, tarihsel acılarımızın kanatıldığı, dosta ve düşmana karşı ”ayıplı” kent olarak lanse edildiğimiz bir pratikti.

12 Haziran, Dersim tarihinde hak edilmemiş bir yenilginin tarihi olarak hafızalara işlendi. Sonucun yarattığı tartışmalar, tarihsel direnişin kalesi olarak bilinen bir kentin imajına zarar verdi. Dersim'de başta BDP olmak üzere tüm devrimci demokratik güçler, bu sonucu değiştirecek yeni bir çalışmanın geregine fazlasıyla inanıyor.

Demirtaş'ın Köln'de gördüğü ve mutlaka hayat bulmasını istediği birlik bu gerçeğe tekabül ediyor. Bu, yerel seçimlere bu devrimci demokratik güç birliğinin ruhuyla hazırlanmanın elzem olduğunu vurgulayan bir nitelikte.

Demirtaş’ın bir mesajı da, "Dersim'de seçim kaybedebilriz ancak Dersim'in birliğini sağlamak temel görevimiz olmalıdır" şeklindeydi. Halkın 30 Mart seçimlerine ilişkin beklentisi bu doğrultuda olmalı.

Halk, devrimci-demokratik güçlerin birliğini ve bu birlik temelinde seçimlere katılma beklentisinde. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) başını çektiği sistem partilerine karşı birliği sağlamak, aynı zamanda, tarihsel bir görev olarak ele alınmalı.

Ne var ki, dil, kimlik ve kültürümüzü sahiplenmenin yolu ve nihayetinde Dersim'in gelecek teminatı, bu birlikten geçiyor. Dersim gibi tarihinde soykırım olan bir coğrafyanın toplumu bu bilinç ve duyarlılığı herkesten çok taşımalı.

Bu koşullar, fazla seçenek bırakmıyor: ya katilimizin kölesi kalacağız ya da ahlakın, vicdanın ve diyalektiğin gereği olarak bunu reddedeceğiz.

Bize düşen; güçlü bir karşı çıkışı örgütlemek ve bunu başarıyla taçlandırmak. Önümüzdeki seçim, 76 yıl aradan sonra belki en güçlü ‘’hesaplaşma’’nın da adı olacak. Özcesi; sadece bir belediye başkanı seçmiyoruz; başka araçlarla devam ettirilmek istenen soykırımın hesabını soracağız.

Seçimleri, sadece soykırımla hesaplaşmanın vakti olarak ele almak da yetersiz kalır.

Yeni süreç, toplumun kendisini yönetmesini, şehriyle ilgili kararlara doğrudan katılımını elzem kılıyor. Bunun devam ettirilmek istenen soykırımla da ilgisi var; topluma söz hakkı tanımayan, onu köleleştirmeyi esas alan egemen yerel politikaların kabul görmediği 'Gezi' süreciyle bir daha hatırlanmış oldu.

Hayata geçirilecek projelerde halktan onay isteyecek yeni bir siyaset tarzını uygulamak isteyen BDP ile halka danışmadığı gibi onu mağdur edecek projelerin sahibi egemenler arasında bir tercih yapılmış olacak.

Yereller özerkleştikçe, bir bakıma kararlar halklaştıkça, soykırımın izlerini de silen yeni bir döneme girilebilir. Bunun da somut zemini, halk meclisleri olarak öngörülüyor.

Yani belediyeleri başkanlardan ziyade meclisler aracılığıyla halk yönetmiş olacak. Bilinçli bir toplumu barındıran Dersim'de, bu yönetim hali ciddi, örnek başarılara imza atabilir. Halkın eşit, özgür ve mutlu yaşamı böyle sağlanabilir.

***

Ankara'da "Dersim 37-38 Ortak Bellek Platformu" adı altında bizleri farklı siyasetlerden olsak da bir araya getiren, tarihsel gerçeğimiz oldu.

Birçok akademisyen, hukukçu ve sanatçının katılımıyla oluşan Platformun "Dersim 1937-38'de yaşanan büyük bir soykırımdır" kararı son derece önemli.

Bu kararın ardından bizi bekleyen görev, soykırım zihniyetinin temsilcisi olan siyasi partilerin Dersim'de sergiledikleri kirli oyunları bozmak ve hesap sormak olmalı.

Dersim halkı sandık başına gittiğinde vicdanlarıyla yüzleşerek bir seçimde bulunmuş olacak. Bu vicdanın adı Seyit Rıza ve arkadaşlarıdır, Dersimli Bese ve Zarife’nin şahsında yitirilmiş on binlerce Dersimli kadındır, mağaralarda zehirli gazlarla katledilen çocuklardır ve onlardan bugüne kalan ve hala o mağaralarda duran kemiklerdir.

Denizlerin, Mahirlerin ve İbrahim Kaypakkayaların direniş gelenegine sahip çıkmak her türlü sapmaya ve ihanate de karşı çıkmayı gerektirir.

Dersimliler Paris’te katledilen Sakine Cansız için tarihsel bir sahiplenmenin gereğini fazlasıyla yaptılar. Unutulmamalıdır ki, aynı Sakine Dersim söz konusu olduğunda hayatını ortaya koyan bir duruşun adıydı.

Beselerin ve Zarifelerin onurlu duruşunu ve Dersimli kadın kimliğini sahiplenmeyi onur saydı. 12 Haziran'da ortaya çıkan sonuca o da üzgündü. Özgür bir Dersim'e dönme hayaliyle yaşadı ve ne acıdır cansız bedeniyle geldi.

Sakine Cansız taşıdığı bu büyük Dersim özlemiyle gözleri açık gitti. Bu onurlu Dersim kadınının gözleri üzerimizdedir. Onun yattığı yerde huzura erdirecek olan ise  Dersimin vicdanı olacaktır.

Kaynak : Bianet

Bunlar da İlginizi Çekebilir
arşiv HABER ARŞİVİ
BİTLİS HABER13 YORUM KURALLARI
Haber İhbarı
Bitlis Nöbetçi Eczaneleri
Bu haber ilginizi çekebilir! Kapat


Sitedeki tüm harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Siteadi harici linklerin sorumluluğunu almaz.