Öfkenin esiri olan bir gençlik!

Son günlerde kentimizde yaşanan acı olaylar, hepimizin yüreğini dağlıyor. Yaşadığımız mahallede, sokakta gün geçmiyor ki bir olay yaşanmasın. Bir yuvaya acı düşmesin. Bir gencimiz toprağa verilmesin.

"Gençler arasında kavga”, “Bıçaklı saldırı”, “Silahlı çatışma”… Ne yazık ki kavga etmek, şiddete başvurmak, öfkeyi kontrol edememek toplumumuzda bir alışkanlık” haline gelmeye başladı.
Oysa sorunlarımızı konuşarak çözebileceğimiz bir ortam varken, bir birimize kısa zamanda ulaşabilecek bir iletişim çağında yaşarken, nedir bu tahammülsüzlük? Neden kaynaklanıyor acaba? Birey olarak, aile olarak, toplum olarak, devlet olarak neden bu duruma düştük?

Bunu biraz irdelemek gerekmiyor mu? Neden canavarlaştık bu kadar? Oysa biz "Mümin, müminin kardeşidir, ona zulmetmez…" diyen bir medeniyetin mensupları değil miyiz? Neden ve niçinlerimizi hiç düşündük mü?

Toplumda ve bireylerde tahammül azaldı, sabır tükendi, sevgi ve anlayış ise giderek silikleşiyor. En çok da gençlerimizde görüyoruz bu kırılmayı. Daha yolun başında olan, hayata yeni adım atan gençler bir anlık öfkeyle ya hayatlarını kaybediyor ya da geri dönülmez bir hata yaparak başkalarının hayatlarını karartıyor.
Geleceğe dair umutlarını kaybetmiş, kendini yalnız hisseden gençler öfkeye sarılıyor. Sormadan edemiyoruz. Bu gençler nereye gidiyor?

Aslında sorunun cevabı çok basit. Onları biz nereye götürüyoruz? Çocuklarımızı sokakların karanlığına, internetin denetimsizliğine, uyuşturucu baronlarının pençesine, sahipsizliğe terk ettiğimizde, sonuçları da ağır oluyor. Her anne-baba, her öğretmen, her kanaat önderi, her bir STK, her bir birey kendi sorumluluğunu düşünmeli. Çünkü gençler sadece kendi kaderlerini değil, bizim geleceğimizi de taşıyor.

Aileler çocuklarına sahip çıkmalı. Onlarla konuşmalı, onları dinlemeli, anlamaya çalışmalı. Sevgi, ilgi ve rehberlik olmadan gençler yönsüz kalıyor. Toplum olarak da gençlerimize sağlıklı sosyal alanlardan kültürel faaliyetlere, İslami eğitimden ahlaka, güvenli mekânlar sunmalıyız. Aksi halde gençler boşlukta kalıyor ve bu boşluğu yanlış şeylerle dolduruyor.

Şunu unutmayalım. Gençliği kaybeden bir toplum, geleceğini kaybeder. Bu yüzden sokaklarda öfkeyle dolaşan her genç, aslında bizim ilgisizliğimizin, ihmalimizin ve vurdumduymazlığımızın bir yansımasıdır.

Bugün sorumluluk almazsak, yarın çok daha ağır bedeller ödeyeceğiz. Gelin, gençlerimizi suçlamaktan çok anlamaya, eleştirmekten çok sahiplenmeye çalışalım. Çünkü onların doğru yolu bulması, bizim göstereceğimiz yönle mümkün olacak.

Bunları yapmanın tek yolu da kendi kodlarımıza geri dönmemizdir. İnanç değerlerimize yönelmemizdir. Okuldaki eğitimimizden TV'lerdeki dizilere, sosyal medya platformlarımızdan sokaklarımıza kadar hayatımızın her alanında İslami bir eğitim modelini yerleştirmemiz lazım.

Bu sorumluluk sadece aileler veya bireylerle halledilecek bir durum değil. Bu minvalde en büyük sorumluluk devlette, STK'lara, alimlere, cemaatlere düşüyor. Gelin sokaklarımızı ve çocuklarımızı, kontrolsüz serseri mayın gibi dolaşan çakallara teslim etmeyelim. Selam ve dua ile…