Mehmet Şakir ERFİDAN

Mehmet Şakir Erfidan 1990 tarihinde Güroymak’a bağlı Günkırı Beldesinde doğdu. İlk ve orta okulu beldede bulunan Günkırı İlköğretim Okulunda bitirdi. Lise eğitimimi Güroymak Lisesinde bitirdi. 2011 yılında da İnönü Üniversitesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Bölümünü kazandı. 2012 yılında da girdiğim memurluk sınavında Güroymak İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünde Memur olarak göreve başladı. 02.02 2017 tarihinde İnönü üniversitesi den mezun oldum. 07.06.2017 de Güroymak iMKB Anadolu lisesinde Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olarak göreve başladı.

Okumak

İçimde eksikliğini uzun zamandır hissettiğim yapmak isteyip de yapmadığım bir şey var. Ama neydi bu? Yine düşünürken ve düşüncelerim alıp götürürken derinlere kafamı kurcalayan bu soruyla boğuştum. Neydi ve neden takıldı aklıma bilmiyorum.

A
a

Ama bu düşüncem benim için dönüm noktası desem yerinde olur herhalde. Neden mi? Beni bu kadar düşündüren ve bana bu derece eksikliğini hissettiren odak noktam olacaktır herhalde. Akıp giden şu zamanda zamanı değerli kılmak ve her gününü diğerinden daha üstün kılmak varken neden bu koca zamanımı boşa harcıyorum? İşte aklımı kurcalayan ve içimi kemiren soru bu.

Aklıma niçin geldiğini düşünmeye başladım ve Hz. Peygamberin ‘’iki günü eşit olan zarardadır’’ hadisini hatırlamaya başladım. Düşününce gerçekten de öyleyim. Yani zarardayım. Hatta günlerim eşit değil belki her geçen günüm bir sonraki günümden daha verimli de olabilir. O zaman da zarar içinde zarar. Üzülmeye başladım.

Bu arada da Necip Fazıl KISAKÜREK’in ‘Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum gökyüzünde habersiz uçurtma uçurmuşum’dizeleri de gelince aklıma tam da o anda kendimi boşlukta hissettim. Otuz yıl olmasa da Uçurtmamı habersizce uçurttuğumu bende anladım. Peki anlamak yeter mi? Yetmez ama ne yapmalı? Geçen zaman geçti geleceğe de senedim yok. Zararın neresinden dönersem kar ama ne yapmalıyım. Kul sıkışmayınca hızır yetişmez derler ya düştüğüm boşlukta bucalanırken ‘’Alak’’ suresinin ilk beş ayeti olan ‘ Oku yaratan Rabbinin adıyla oku. O insanı bir alaktan yarattı. Oku Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti. Bu ayetleri düşününce içimi tarifsiz bir sevinç kapladı. İnsanlığın hidayet kaynağı yüce kitabımız okumam gerektiğini buyuruyordu. Neden okumak derseniz cevabını kendim vermek yerine yüce kitabımızın efendimizin ve okuyan okudukça da okumaya susayan insanların penceresinden bakmak istedim. ‘Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu buyruğudur okumak’.

Evet okudukça insan bilir, kemale ulaşır. Bir yolculuk misali insan okumayla bilgiye, bilgiden kendine, kendinden de Rabbine ulaşır. İnsan kendini bildikçe Rabbini bilir derler ya; ‘ilim ilim bilmektir. İlim kendini bilmektir. Sen kendin bilmezsin. Ya nice okumaktır, dizeleriyle Yunus Emre’nin anlatmak istediği bu olsa gerek.

Karanlığın güneşi, bulanık zihinlerin berraklığı ve medeniyetlerin kaynağı nedir deseniz okumak derim. Okudukça insan aydınlanır. Aydınlandıkça da çevresine ışık verir. Güneş misali yavaş yavaş doğar, sindire sindire insanın zihninde ufuklar açar. Düşünülmemiş düşünceleri düşündürür insana. Ve yazılmamış eserler, hiç kaleme alınmamış şiirler…

Sözlerin bittiği mürekkeplerin kuruduğu sanıldığında aslında hiç bitmeyeceği kurumayacağı ve söylenip yazılacağıdır okumak. Hz. Peygamberin ‘ Veren el alan elden üstündür’ hadis-i şerifi. Evet Veren elin sadece mal mülk değil bilgi, kültür, teknoloji anlamında anlarsak aslında okumak üstünlüğün vesilesi Kültürün oluşması medeniyetin ve geleceğin teminatı.

Lafın kısası hayatın anlamıdır.

arşiv HABER ARŞİVİ
BİTLİS HABER13 YORUM KURALLARI
Haber İhbarı
Bitlis Nöbetçi Eczaneleri
Bu haber ilginizi çekebilir! Kapat


Sitedeki tüm harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Siteadi harici linklerin sorumluluğunu almaz.