Mahmut TOPRAK / Muhammed ÇALIŞKAN

MAHMUT TOPRAK 1 Aralık 1992 yılında Ş.urfa’da doğdu ilk, orta ve lise eğitimini Ş.URFA da tamamladı. 2011 yılında Bitlis Eren Üniversitesi sağlık yüksekokulunu kazandı, halen Bitlis Eren Üniversitesi 4.sınıf öğrencisi olarak eğitim hayatına devam etmektedir… MUHAMMED ÇALIŞKAN 5 Ocak 1993 yılında Ş.urfa’da doğdu ilk, orta ve lise eğitimini Ş.URFA da tamamladı. 2011 yılında Bitlis Eren Üniversitesi sağlık yüksekokulunu kazandı, halen Bitlis Eren Üniversitesi 4.sınıf öğrencisi olarak eğitim hayatına devam etmektedir…

Çözüm süreci yalan mıydı? Peki çözüm ne

İyi niyetliler çözüm arar, kötü niyetliler ise suçlu arar, şimdi biz hangi kategorideyiz.

A
a

Çözüm Süreci, geçmiş hatalar gözden geçirilerek, hiç kimse, hiçbir şekilde aldatılmadan, şeffaf olacak şekilde, sürecin yol güvenliği titizlikle sağlanarak, hukukun zorlayıcılığı bölgede adil ve güçlü bir şekilde tesis edilerek, yalan söylenmeden,t oplum kandırılmadan, kestirme yollara saparak kolaycılığa gidilmeden tekrar diriltilmelidir. Ancak bu yapılırken Türkiye demokratikleşmede geriye doğru gitmeye devam eder ise hiç bir Süreç başarılı olamaz.
 
Çözüm Süreci denilen asıl mesele aslında, yapılan bütün girişimlerinin özü hak ve özgürlüklerin genişletilmesidir, daha doğrusu olması gereken budur.
 
Öncelikle: Türkiye bütün Kürt vatandaşlarını muhatap almalı, şunu unutmamalı; PKK, Öcalan ve HDP olağan gerçeklerini de görmezden gelmemelidir. HDP’nin aldığı mutlak olan ve meşru olan oy aslında Süreç için büyük bir şanstır. Bağımsız hale gelebilen bir HDP, Türkiye’nin yıllardır istediği bir gelişme değimlidir? Bu şans yakalanmıştır. Bu anlamda HDP sorunun çözümüne katkı vermesi mümkündür. Bu şans olarak görünüp, iyi değerlendirilmeli...
 
Güvenliği boş vermeden, tedbirleri alarak, hukuk devletinin sınırlarını koruyarak ve HAKİKATİN BEŞİĞİNE BİNEREK  temiz bir sayfa açmak mümkündür. Yeter ki istekli olunsun, yeter ki birbirimizi suçlamadan dinleyerek, anlayarak konuşalım,  çekişmelerden kurtulalım.
 
 
ANA ÇÖZÜMLER:
 
Biz iste sekte isteme sekte  “Kürt sorunu” “bir kavmin kimlik Sorunu”dur. . Demek ki bu kavmin Türk değil, Kürt olduğunu kabul edip, gerekli olan kimlik sorunları giderilip, kimliklerinin ibare ya da herhangi bir engeli teşkil edecek unsurları, yok ederek önündeki yasal ve anayasal engeller ortadan kaldırılmalıdır.
 
Şu açıkça bilinmelidir ki: Bu kavmin dili vardır. Bu Kürtçe’dir. Kürtçe de Türkçe, Arapça gibi Allah’ın ayetlerindendir. Kürtler dillerini özel, sivil ve kamusal ya da herhangi bir alanda kullanma haklarına sahiptirler. Kürtçe’nin özel, sivil ve kamusal alanlarda kullanımı için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
 
 Bölgenin ekonomik ve sosyal refah seviyesi yükseltilmelidir. Bu ekonomik politikalarla ilgili bir düzenlemeyi gerektirir. Tabiî ki bunların yanında, ana çözümleri kapsayıcı bir çok unsur bulunmakta, bunlarda zamanla ele alınıp düzeltilebilir.
 
 
TÜRKİYE DIŞINDA KÜRT SORUNU
 
 
Şurası çok iyi bilinmelidir ki: Kürt sorunu hiçbir zaman yerli bir sorun olmadı. Her zaman Türkiye dışındaki  bir sorundu diyebiliriz aslında.
Bugün Kürt Sorunu ve PKK meselesini dış boyutlarını düşünmeden anlamak dahi mümkün değildir.
 
Evet sorunları ya da olayları reel perspektiften değerlendirmeden sonuç alamayız. Örgüt, Suriyedeki olayları bir tür fırsat olarak gördü ve  Rejimi ile birlikte hareket edip Kuzey Suriyeye yerleşti diyebiliriz. Buna karşın PKKnın yakın bir zamana kadar Suriye Kürtleri üzerinde ciddi bir etkisi yoktu. Suriye Kürtlerinin bir kanadı Barzaniye yakın dururken diğer Kürtler ‘ılımlı muhalif denebilecek sınıfa dâhildi. 
 
ABDden destek gören PYD oldukça başarılı bir strateji izliyor. Türkiye ise sığ olacak anlamda belkide konjonktür el olarak Suriyede de “olası bir Kürt devletine karşıyız” diyor. Yani Türkiye Suriyede muhtemel bir Kürt devletini en büyük tehditlerin başında görüyor. Batı ise bunu bir tehdit olarak bile algılamıyor. Demek ki Türkiyenin artık stratejik olarak manevralara ihtiyacı var zira içinden çıkılması güç bir duruma düşebilir.
 
Bunu son zamanlarda yapabilecek görüşlerin dillendirildiğini görüyoruz ve arkasından gelen operasyonlar ile bu ihtimal kuvvet kazanıyor, keskin taraflılığını  terk ederek, kucaklayıcı bir politika ile bunu yapabilecek kabiliyette.
 
 Hakkı ve hakikati bilerek ana çözümlerin aslında kendisinde bulunduğu, ölü sistemlerde değil, adil düzen sisteminde olduğu görülmelidir. Zira ölen hep bizler olacağız…

arşiv HABER ARŞİVİ
BİTLİS HABER13 YORUM KURALLARI
Haber İhbarı
Bitlis Nöbetçi Eczaneleri
Bu haber ilginizi çekebilir! Kapat


Sitedeki tüm harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Siteadi harici linklerin sorumluluğunu almaz.