Losev

Kürt Dil Bilimci Feqi Hüseyin Sağnıç’ın Oğullarından Bitlis Belediye Başkanına Mektup

Videoyu Aç Kürt Dil Bilimci Feqi Hüseyin Sağnıç’ın Oğullarından Bitlis Belediye Başkanına Mektup
A
a

Kürt Dilimci Feqi Hüseyin Sağnıç’ın oğullar Azad ve Ferhat Sağnıç Bitlis Belediye Başkanı Nesrullah Tanğlay'a Kürtçe tabelasına ilişkin Mektup gönderdiler.

“Sayın Belediye Başkanı

NesrullahTanğlay’a

Belediye Başkanlık görevinizde size başarılar diliyoruz.

Sayın Başkan, belediyelerin asli görevleri arasında şehrin imarı, çöp toplama, kanalizasyon; su, toplu taşıma vb işlerin yanı sıra; sosyal dokuyu kurumak, geliştirmek;  tarihi eserleri kuruyup restore etmek ve dahası belediye sınırları içinde yaşayan, farklı inanç ve kültürlerin yanı sıra etnik, farklılıklara aynı mesafede yaklaşmak ve bu farklılıkların zenginlik kabul edip pozitif ayrımcılık yaparak kendilerini özgürce ifade etmelerine olanak sağlamak, çağdaş ve sosyal belediyeciliğin görevleri arasındadır.

Sizin de bildiğiniz gibi Bitlis, tarih buyunca birçok beyliklere, hanlıklara ev sahipliği yapmış kadim bir kenttir. Bitlis Tarihinde ticaret, sanat ve zanaatçılık önemli bir yer tutar. Ağırlıklı olarak ticareti, Bitlis’in yerlisi Kürtler yaparken, Bitlisin Ermenileri de çoğunlukla zanaat ve sanatla uğraşıyorlardı. (Bu konuda birçok arkeolojik çalışmaların yanı sıra, bilim dünyasında kabul görmüş kaynaklarda mevcuttur.)

Ermenilerin Bitlis’i terk ettiklerini veya başkaca sebeplerle yok edildiğini biliyoruz. (Konumuz Ermenileri tartışmak veya tarihi sorgulamak olmadığı için bu konuya girmeyeceğim. Ancak bu konuda farklı düşündüğümüzü tahmin ediyorum.)

Sayın Başkan, konuya, ünlü düşünür Çinli Filozof Konfüçyüs’e dil üzerine sorulan bir soruya verdiği cevapla giriş yapmak istiyorum.

Konfüçyüs’e sorarlar: “Bir ülkeyi idare etmeye çağrılsaydınız, yapacağınız ilk iş ne olurdu?”

Konfüçyüs bu soruya verdiği cevap tamda konumuzla ilgili.  “İşe önce dili düzeltmekle başlardım. Çünkü dil bozulursa kelimeler düşünceleri anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılmazsa, yapılması gereken işler yapılmaz. Görevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve düzen bozulur. Töre ve düzen bozulursa, adalet yoldan sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. Bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.” Der. Konfüçyüs’ün buradaki kastı anadildir.

Sayın Başkan, bu gün şehrimiz Bitlis’te iki baskın dilin konuşulduğunu biliyoruz. Biri Resmi dil olan Türkçe, bir diğeri ise birçok mücadelelerden sonra varlığı kabul edilen, benimde ve birçok Bitlislinin de ana dili olan Kürtçedir. Bilirsiniz ki Kürtçe birçok lehçeden oluşur; Şehrimizde ise Kürtçenin Kurmanci ve Dımli lehçeleri konuşulur.


 
Sizden önce seçilmiş Belediye başkanı, şehrin demografik yapısına uygun bir saikle davranmış, Beldeye yerleşkesinin tabelasına Kürtçenin Kurmanci lehçesini de ekleyerek yeni bir tabela astırmıştı. Ana sütümüz kadar bize helal olan bu dildeki Kürtçe tabelayı indirmeniz kabul edilebilecek bir şey değildir. Sizin gibi halkın oylarıyla seçilmiş ve yasal hiçbir zorunluluk olmamasına rağmen bunu yapıyor olması çok daha üzücüdür.

Sayın Başkan izninizle başımızdan geçen iki anıyı paylaşmak istiyoruz. Bu anılar yaklaşık 40 yıl öncesine aittir. Kırk yılın altını çizmek istiyorum.

12 Eylül Darbesinin hemen sonrasında siyasi düşüncelerimizden dolayı bir hafta arayla babam ile gözaltına alınmıştık. Bir hafta sonra babamla İstanbul ikinci şubede Tatvan’a götürülmek için bir araya getirilmiştik. Babamın hal ve hatırını sorduktan sonra annemin akıbetini öğrenmek istemiştim. Ancak ben babamın hal hatırını Kürtçe sorduğum için şivesinden Kürt olduğunu düşündüğüm polis memuru, onlarca polisin bulunduğu odada sadece o abartılı tepki göstererek “Kürtçe konuşmak yasak, Kürtçe konuşamazsınız” Diyerek bizi tehdit etmişti. Belki size komik gelir, ben babamla nasıl Türkçe konuşuluru bilmiyordum. Bu nedenle sustum, Babam da sustu. İstanbul’da “Annem tek başına ne yapıyor.” Diye çok merak ediyordum. Anadilime yasak koyanlar, Anamın akıbetini öğrenmeme de yasak koymuşlardı böylece.

Sayın Başkan, bir nedenle ikinci şubede gözaltında olduğumuzu öğrenen, askerlik görevini ifa eden hemşerimiz Süleyman Kara, askeri kıyafeti ile ziyaretimize geldi. Sayın Kara da Babamla Türkçe konuşmayı bilmediği için, o zor günlerde bizimle ana dilimizle konuştu. Sayın Kara ile siyaseten farklı yerlerde olabiliriz; ama ikimizin de ana dili Kürtçeydi. Bütün zorluklara rağmen bizimle Kürtçe konuşmaktan geri durmadı. Bence o günün şartlarında çok cesur bir davranıştı.

Bir diğer anı ise, zaman nerdeyse aynı zaman; yer ise Elazığ otogarı. Düşüncelerimizden dolayı Tatvan’ın Rahva ovasındaki askeri kışlada 90 günlük gözaltı ve işkenceden sonra Elazığ’a yargılanmak için götürülmüştük. Yargılandıktan sonra salı verildik. Tatvan’a gitmek için otogara gitmiş, otobüs saatini beklerken bir lokantada hem bir şeyler yemek hem de memlekete telefon açıp bırakıldığımızı haber verecektik. Numarayı postaneye yazdırmış, yemeklerimizi yemeye başlamışken; lokantacı telefonun bağlandığını söylemişti. Telefonun diğer ucundaki yaşlı amcama sesimi duyurmak için Kürtçe bağıra çağıra bırakıldığımızı anlatmaya çalışıyordum. Yarı Kürtçe yarı Türkçe konuşan lokantanın sahibi, “Burada Kürtçe konuşmak yasak.” Diyerek bizi azarlamıştı. Bu azar üzerine yabancısı olduğumuz kent ve 12 Eylül darbesinin vicdansız uygulamasının da etkisiyle amcamla konuşamamış telefonu kapatmak zorunda kalmıştım.

Bu iki anının üzerinde 40 yıl geçmiş ve günümüzde Devletin resmi yayın organı olan, TRT Kürtçe yayın yapmakta. Devletin yöneticileri Kürtlerin ve Kürtçenin varlığını kabul etmiş, eksik ama bazı adımlar atmaya başlamışken, sizin Kürtçe tabelayı indirmeniz anlaşılır gibi değil. İzaha muhtaçtır.

Belediyenin resmi İnternet sitesinde yaptığınız açıklama, bir gerçeği değil; bir savunma refleksi olarak okuduğumuzu da belirtmek isteriz. Yine aynı sayfanızda atıfta bulunduğunuz Bediüzzaman’ın Kürt olduğunu ve anadilinin Kürtçe olduğunu da unutmamak gerek (Said-i Kurdi veya Said- Nursi olarak ta bilinir.)

Sayın Başkan, Babamız Feqi Hüseyin Sağnıç; Kürtçe üzerine bir ömür tüketmiş ve bu konuda genel kabul görmüş bir dil uzmanıdır. Yaşamını bu dilin unutulmaması ve geliştirilmesi üzerine vakf etmiş biridir. Ve der di ki:  “Dünyanın neresinde hangi dilde bir kelime kayboluyorsa ve kollanılmıyorsa; bu sadece o dili konuşanların kaybı değil aynı zamanda tüm insanlığın kaybıdır”

Tarafsız kaynaklarda 33 harf ile en az 110 bin kelimeye ve 52 adet fiil çekimi olduğu söylen, devamında 40 Milyon insanın kullandığı Kürtçenin, tarafınızdan yok sayılması, sahip çıkılmaması, tarihin şaşmaz yargı terazisinde, sizi kefe’nin eksik tarafı olarak göreceğinden şüpheniz olmasın.

Eğer sitenizde yayınladığınız gerekçeye inanıyorsanız ve gelen tepkileri boşa çıkarmak istiyorsanız, bu konuda bir referandum yapar ve referandumun sonuçlarına göre hareket edersiniz. İşte o zaman sitenizdeki gerekçeniz gerçekçi ve daha bir anlamlı olur.

Sayın Başkan, verili koşullarda referanduma gitmeyeceğinize göre, kamuoyu vicdanını rahatsız eden bu yanlış uygulamanızdan vaz geçmenizi; kadim geçmişimizin parçası olan dilimize, kültürümüze sahip çıkmanızı bekliyoruz.

Saygılarımızla”

 

Bunlar da İlginizi Çekebilir
arşiv HABER ARŞİVİ
BİTLİS HABER13 YORUM KURALLARI
Haber İhbarı
Bitlis Nöbetçi Eczaneleri
Bu haber ilginizi çekebilir! Kapat


Sitedeki tüm harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Siteadi harici linklerin sorumluluğunu almaz.