Losev

Kadı Muhammed

A
a

Kadı Muhammed, Mahabad Cumhuriyetinin devlet başkanı seçilmiş Kürt din adamı. Mahabad'ın önde gelen ailelerinden Kadı ailesininden Kadı Ali'nin oğlu olarak doğmuştur.

   Tarihte Kürt halkının bağrından çok büyük şahsiyetler çıkmıştır. Bu şahsiyetler İslami ve ulusal değerleri için birçok bedel ödemişlerdir. Bu yolda canlarını da  verenler olmuştur. 
Bu önderlerden biri olan Qadı Muhammed; mücadelesiyle, kurduğu devletle ve arkasında bıraktığı vasiyetle Kürt tarihinde önemli bir yere sahiptir.
   31 Mart 1947 yılında Mehabad’ın Çar Çıra meydanında asılarak şehit edilen Qadı Muhammed, arkasında bizlere büyük bir miras olarak vasiyetini bıraktı. Bu vasiyet Kürt halkının hastalıklarına derman olabilecek şekilde yazılmıştır. 
 
     Qazi Muhammed vasiyetine; “Bağışlayan yüce Allah’ın adıyla” diye başlar. Bütün işlerin başı “Bismillah” olduğundan Allah’a Hamd ü senalar getirerek sözlerine başlar. 
Kürt halkına seslenirken “Ey Kürt halkı, değerli kardeşlerim! Zulüm ve baskı gören halkım!” diyerek çok içten bir seslenişte bulunur.
 
Bu seslenişte Kürt halkının çektiği bütün zulümlerin acısını içinde taşıdığı rahatlıkla fark edilir. Evet, O halkını çok seviyordu ve onun için de kendisini halkının özgürlük mücadelesine adamıştı. Bu adamayı da son nefesine kadar devam ettirdi. 
 
      Qadı Muhammed hayatı boyunca hiçbir zaman zulüm karşısında sessiz kalmamıştır. Evinde oturup da halkının esaret altında kalmasına içi el vermemiştir. Düşmanları kendisini mevki, mal ve parayla hiçbir zaman kandıramadılar. O, kaçış yolunu seçmeyip halkının mücadelesinin en ön saflarında bulunmayı tercih etmiştir. Qadı Muhammed Kürt halkının kurtuluşu için mücadele vermeyen, kaçan Kürtler için şunu demişti; “Eğer omuzlarımda büyük sorumluluk olmasaydı, ben bugün darağacı altında olmayacaktım. Birbirinize karşı tamahkâr olmayın. Bizim emirlerimizi yerine getirmeyenler, sadece emirleri yerine getirmemekle kalmıyorlardı, bize tam bir düşman gibi davranıyorlardı. Şimdi onlar çocukları arasında ve derin uykudalar. Biz kendimizi halkın hizmetçisi olarak gördüğümüz için, halka hizmet ettiğimiz için darağacının altındayız ve ben son saatlerimi vasiyetimi yazarak geçiriyorum. Eğer omuzlarımda büyük bir sorumluluk olmasaydı, ben de çocuklarımın arasında, derin uykuda olurdum. Oysa ben şu anda ölümümden sonra yapmanız gerekenler konusunda nasihatlerimi yazıyorum.” 
 
Qadı Muhammed yapılan zulümleri, katliamları görmemezlikten gelip O da halkını unutsaydı, diğerleri gibi O da unutulup gidenlerden olabilirdi. 
 
Qadı Muhammed’in hem kendi mücadelesinde ve hem de genel anlamda Kürt tarihinde gördüğü en büyük eksikliklerin başında cehalet ve birlik olamama geliyordu. Bu iki hastalık hakkında; “Her halkın, ulusun başarı sembolü, birliktir, işbirliği ve dayanışmadır. Birliğini sağlamayan, uyumu olmayan her halk, her zaman düşmanın baskısına maruz kalır, ezilir.” Emin olun, bilin ki, eğer uyumunuz, birliğiniz, eğitiminiz iyiyse, düşmana karşı zafer kazanırsınız. Düşmanın sizi aldatmaması için, eğitim seviyenizi yükseltin. 
Sizlere nasihatim, vasiyetim odur ki; çocuklarınızı okutun. Eğitim dışında bizim diğer halklardan hiç bir eksiğimiz yoktur. Halklar kervanından kopmamak için okuyun, okumak düşmana karşı en etkili silahtır.”
 
Kürtler niye bugüne kadar özgürlüklerini elde edemediler acaba, mücadele mi vermediler? Hayır, hiçbir halkın tarihinde olmadığı kadar çok mücadele verdiler. Fakat yine de özgür olamadılar. Bunun birçok nedeni olmakla beraber en önemli nedenler olarak, eğitimsizliği ve ittifaksızlığı görüyoruz. Bu iki temel neden, beraberinde başka nedenleri de doğurmuştur. Kürtlerin savaş meydanlarındaki cesaretleri dillere destan olmasına rağmen düşmanlarının onlar üzerindeki kirli politikalarının meydana getirdiği tahribatlarla beraber Kürt halkının bahsettiğimiz bu eksiklikleri onları bugüne kadar özgürlüklerinden mahrum bırakmıştır.
 
Qadı Muhammed vasiyetinin bir yerinde “Kürtlerin, yeryüzünde yaşayan öteki halklardan eksik bir yanı yoktur. Hatta siz yiğitliğinizle, fedakârlığınızla, baskıdan kurtulan halklardan daha ileridesiniz. Düşman, işinin gerektiği kadarıyla sizi ister ve işi bittikten sonra size hiç acımaz, sizi hiç affetmez. Düşmanlarının baskısından kurtulan halklar da sizin gibiydiler, ama onlar kurtuluş için birliklerini sağlamışlardı. 
Yeryüzündeki tüm halklar gibi artık siz de ezilmeyin. Birlik olursanız, birbirinizi kıskanmazsanız, kendinizi düşmana satmazsanız, siz de kurtulursunuz.” diyerek yine bu noktaya dikkat çekmiştir. Evet, yiğitlikleriyle, fedakârlıklarıyla birçok halkı geride bırakan Kürtler, bugün elli milyonluk nüfuslarıyla ne yazık ki hala devlet sahibi olamamışlardır. Kürtler birbirlerini sevebilmeliler, birbirlerine saygı duyabilmeliler, birbirlerinin acılarını paylaşabilmeli ve düşmanlarına karşı ortak hareket etmelidirler. 
 
      Qadı Muhammed’den önce birçok Kürt düşünürü de Kürtlerin bu hastalığına dikkat çekmiştir. Bediüzzaman Said-i Kürdi Kürtlerin kurtuluş reçetesini ortaya koyarken “Ey Kürtler bana kulak verin, sizlere birkaç nasihatte bulunacağım. Bizim üç değerli elmasımız vardır. Onlar bizden, kendilerini korumamızı bekliyorlar. Bunlar; insaniyet, İslamiyet ve milliyettir. Bunlarla birlikte bizim üç büyük eksikliğimiz de vardır. Bunlar; fakirlik, cehalet, ittifaksızlıktır. Zalim düşman bunları görerek bizlere zalimliğini yapmaktadır. Size vasiyetim; birlik olun, birlik olun, birlik olun ve okuyun, okuyun, okuyun” demiştir. Bu reçete yüzyıl önce ortaya konulmasına rağmen ne yazık ki bugün de halen geçerliliğini korumaktadır. Bu konu Şeyh Ahmed Xani’nin de en çok yakındığı konuların başında gelmiştir. 
 
        Qadı Muhammed vasiyetinde, Kürtlerin düşmanlarıyla ilgili olarak “Kürtlerin düşmanları hangi ulustan ve gruptan olurlarsa olsunlar, düşmanlarımızdırlar, merhametsizdirler, vicdansızdırlar, size acımazlar. Sizi birbirinize kırdırırlar, yalan dolanlarla, para-pulla sizi karşı karşıya getirirler.” İranlılar için “Acemler Kürtlere yönelik her türlü suçu işlemekten geri kalmaz, tüm tarihi boyunca Kürtlere düşman olmuş, kin gütmüştür, gütmektedir. İsmail Ağa'yı (Simko), kardeşi Cevher Ağa'yı, Mengur'lu Hamza Ağa'yı ve daha nicelerini, Kuran'a yemin ederek kandırdılar, kalleşçe öldürdüler. Onlar, Acemlerin kendilerine iyi davranacağına dair Kuran üzerine ettiği yemine safça inandılar.” Sonrasında şu meşhur sözünü söyler: “Acemler size bal verseler biliniz ki içinde zehir vardır.”
 
         Qazi Muhammed’in sözüne bir ek yapmak gerekirse, tarihimize bakarak şunu söyleyebiliriz. Bugüne kadar bizlere zulmedenler ve haklarımızı gasbedenler bizlere bal da verseler bilelim ki zihniyetleri değişmediği sürece bize sundukları balın içine mutlaka zehir katmışlardır. Qadı Muhammed Doğu Kürdistan’da verilen mücadele önderlerinin yalan yeminlerle görüşmeye çağrılıp daha sonra nasıl katledildiklerini bizlere hatırlatarak bu konuda ders çıkarmamızı istemiştir. Qadı Muhammed “Acemlerin (İranlıların) sözüne güvenmeyin” diyordu. Oysa Kuzey Kürdistan’da da Hamza Ağa nın, Simko Ağa’nın akıbetlerine uğrayanlar olmuştu. Yani bu durum yalnız Doğu Kürdistan’da verilen mücadelelerde yaşanan olumsuz bir durum değildi. Soran Beyliği’nin lideri Mir Muhammed verdiği mücadelenin sonunda Osmanlı devleti tarafından 1837 yılında  anlaşma bahanesiyle İstanbul’a çağrılmıştı. İstanbul’dan memleketine dönerken yolda katledilmişti. Dersim Piri Seyyid Rıza da aynı akıbete uğramıştı. Sistem 1937 yılında Seyyid Rıza’yı görüşmek için Erzincan’a çağırır. Seyyid Rıza da bütün temiz niyetiyle Erzincan’a onlarla görüşmeye gider. Seyyid Rıza orada yakalanıp Elazığ’a götürülür, göstermelik bir mahkemeyle yargılanıp ardından idam edilir.
 
        Qadı Muhammed Kürtlerin bir gün özgürleşeceğine olan inancıyla şehadete yürürken kendisini yargılamakta olan düşmana karşı hiçbir şekilde boyun eğmemiş ve onların sözlerinin altında kalmamıştır. Mahkemede yargılanırken Kürtlere, Kürdistan’a ve kendisine yapılan hakaretlere karşı en güzel cevapları vermiştir. 
 
       Hâkim Kürdistan Bayrağına laf attığı vakit Qadı Muhammed sinirlenerek: “Birincisi; bizim bayrağın üzerinde çekiç-orak yoktur. İkincisi; bu davranışın senin ahmaklığını ve şuursuzluğunu  gösterir. Çok iyi bilin ki hakaret etmek için hiçbir zaman eliniz Kürdistan Bayrağı’na yetişmeyecektir. Bir gün gelecek o bayrak şuanda yargı-lanmakta olduğum mahkeme binasının üs-tünde dikilecek ve dalgalanacaktır.” demiştir.
 
        Hâkim  Qadı Muhammed’e “Kürtler köpek sıfatındadır” dediğinde, Qadı Muhammed ayağa kalkarak şu cevabı verir: “Köpek, şerefsiz, utanmaz ve namussuz sizsiniz ki halka ve yasalara karşı hiçbir sınır tanımıyorsunuz namussuz! Sonuç olarak sen, senden önceki namussuzun verdiği kararı infaz edebilirsin. 
Ondan fazla elinden hiçbir şey gelmez. Ben suçsuz olduğuma inanıyorum ve çoktan bu yolda ölmeye hazırım. Milletimin özgürlüğü için ölüyorum ve şerefli ölümden de onur duyuyorum. Bunu kendim için Allah’tan bir rahmet olarak görüyorum.” Qadı Muhammed son nefesine kadar düşmana boyun eğmeyerek, düşmanın ne kadar aciz olduğunu bizlere göstermiştir
 
        Qadı Muhammed şehadete yürürken üzerinde yüklendiği sorumluluğu yerine getirmişliğin rahatlığı vardı. Şeyh Said de darağacına giderken aynı rahatlığı içinde taşıyordu. Öyle ki cellâtlarıyla alay ediyordu. Seyyid Rıza ölüme gecenin karanlığında yürüdüğünde şunu söyleyerek düşmanlarının yüreğine korku salıyordu: “Ben Kürdistan’ın diğer şehitlerinin yanına gidiyorum. Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu. Ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun." deyip ipi boynuna kendisi geçirir ve ayağının altındaki idam sehpasını kendisi iter. Kürt önderleri mücadelelerini başarıya ulaştırmamış olsalar da, onların bu tavizsiz duruşlarla oluşturdukları büyük miras onlara düşmanlık edenlere korku salmaya her zaman devam edecektir. 
 
       Qadı Muhammed “beni kurşunlayarak öldürün” isteğinde bulunmasına rağmen düşmanları onun daha fazla acı çekmesi için bu son isteğini reddettiler ve O’nu asarak şehit ettiler. Seyyid Abdülkadir ile Seyyid Rıza’nın “birlikte asılacakları oğullarından önce asılma istekleri” de yine reddedildi ve daha fazla acı çekmeleri için ilkin gözlerinin önünde oğulları asıldı, daha sonra onlar asıldı. Yani Kürt önderlerinin ölüme giderken ki bu küçük istekleri dahi onları asanlar tarafından kendilerine çok görülmüştür. 
 
      Qadı Muhammed vasiyetinin son bölümünde şunu belirtir. “Bu sözleri kulağınıza küpe edeceğinizi umut ediyorum. Allah sizleri düşmanlarınız karşısında zafere ulaştırsın. Sadi’nin buyurduğu gibi amacımız nasihatti yaptık, sizi Allah’a havale ettik, gidiyoruz. Halkının ve vatanın hizmetçisi Qazi Muhammed”
Allah kendisinden razı olsun. Mekânını da cennet eylesin. Evet, O  nasihatini bizlere yapıp gitti. Bugün 21. yy da biz Müslüman Kürt halkına düşen bu nasihati anlamaktır. Kürtlerin bu 21.yy da özgürlüklerini elde edeceklerine, elli milyonluk nüfuslarıyla insanlık ailesi içerisinde hak ettikleri yeri alacaklarına inanıyoruz. Evet, bu hayaller çok uzak değil, yeter ki bizler üzerimize düşen sorumluluklarımızı yerine getirelim. 
 

Bunlar da İlginizi Çekebilir
arşiv HABER ARŞİVİ
BİTLİS HABER13 YORUM KURALLARI
Haber İhbarı
Bitlis Nöbetçi Eczaneleri
Bu haber ilginizi çekebilir! Kapat


Sitedeki tüm harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Siteadi harici linklerin sorumluluğunu almaz.