Siirt Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen özel gösterimin ardından yapılan söyleşinin moderatörlüğünü Doç. Dr. Mahir Özhan üstlendi.
Söyleşiye konuşmacı olarak katılan Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Dr. Nazif Yılmaz, İslam düşmanlığının tarihsel, kültürel ve zihinsel arka planına dair kapsamlı değerlendirmelerde bulundu.
Yılmaz, İslam düşmanlığının sadece Batı dünyasıyla sınırlı olmadığını belirterek, meselenin zihinlerdeki bir problem olduğuna dikkat çekti. Yılmaz, şu ifadeleri kullandı: “Bunun aslında zihinlerdeki bir problem olduğunu, sadece Batı’ya mahsus olmadığını; İslam’a karşı düşmanlığı olan her yerde İslamofobi kavramı üzerinden bir İslam nefretinin, İslam düşmanlığının bulunduğunu ifade etmeye çalıştık. Film aslında bize bir kesiti veriyor. Aslında tamamına baktığımızda şunu söylemek lazım ki, bugün İslamofobi kavramıyla ifade edilen şey bir başlangıç veya bir süreç değilse bile bir sonuçtur.”
“İslamofobi, İslam korkusu değil İslam nefretidir”
İslamofobi kavramının yanlış bir şekilde “korku” olarak ifade edildiğini belirten Yılmaz, bunun aslında nefrete dönüşmüş bir düşmanlık olduğunu vurgulayarak, “Yani İslamofobi kavramını kullanarak aslında İslam korkusu değil, zihinlerdeki ve gönüllerdeki o İslam korkusunun nefrete dönüşmüş hâli ve İslam düşmanlığı anlatılmaktadır. Bunun başka bir ifadesi yoktur.” dedi.
“İslam düşmanlığı Peygamberimizle birlikte başlamıştır”
İslam’a yönelik düşmanlığın tarihsel bir geçmişe sahip olduğunu dile getiren Yılmaz, bu durumun İslam’ın tebliğiyle birlikte başladığını ifade ederek, “Dolayısıyla sevgili Peygamberimizin, hak dinin son temsilcisi olarak İslam’ı tebliğ etmesiyle beraber bu kavram farklı şekillerde de olsa bir İslam düşmanlığı olarak başlamıştır. Bunu baştan tespit etmek gerekir.” diye konuştu.
“Yaşananlar modern bir haçlı seferidir”
Batı’da son yıllarda yaşanan gelişmelere değinen Yılmaz, “Batı’da son yıllarda, özellikle 11 Eylül’de Amerika’daki İkiz Kuleler saldırısından sonra yaşanan süreç bir bahane olmuş; ardından farklı ülkelerde Fransa’daki karikatür meseleleri ve Salman Rüşdi’nin birtakım çıkışları bir araya getirildiğinde, her biri kendi ülkesine göre bir başlangıç gibi kabul edilmiştir. Ancak özü itibarıyla bakıldığında bunun modern bir Haçlı seferi olduğu görülür. Bunun başka bir izahı yoktur.” dedi.
“Amaç dünyayı Müslümanlara çok görmek”
İslam düşmanlığının arka planına değinen Yılmaz, “Peki arka planda ne vardır? Aslında dünyayı Müslümanlara çok görmek ve Müslümanların güçlenmesini, kuvvetlenmesini istememek. Bu kavramı İslam korkusu üzerinden değil, İslam nefreti üzerinden ifade etmek gerekir. Zamanında zenofobi, yani göçmen düşmanlığı üzerinden başlatılan sürecin bugün tamamen bir İslam düşmanlığı üzerinden devam ettiğini görmekteyiz.” dedi.
“Bu bir ırk nefreti değil, kültürel bir nefrettir”
İslam ile Kur’an’ın birbirinden ayrılmaz olduğunu ifade eden Yılmaz, dile getirilen nefretin bir ırk nefreti olmadığını belirterek, “İslam ile Kur’an’ın karşılıklı olduğunu görmekteyiz. Bugün dile getirilen bu nefret bir ırk nefreti değildir; tamamen kültürel bir nefret ve söylem üzerine şekillenmiştir.” ifadelerini kullandı.
“Müslüman kimliğini temsil eden her şey hedef alınıyor”
Müslümanların dini yaşam pratiklerinin hedef alındığını belirten Yılmaz, “Burada başörtüsünün ya da Müslüman insanların dini hayatlarını yaşamadaki temsilleri sadece bir yansımadan ibarettir. Onun ötesinde başörtüsünün temsiliyeti, helal gıdaların ve helal kesimin tercih edilmesi gibi Müslüman kimliğin işareti olan ne varsa bunlara karşı bir savaş açılmıştır. Tam anlamıyla İslam kültürüne karşı bir düşmanlık söz konusudur.” ifadelerini kullandı.
“Avrupa, Müslümanların çoğalmasından korkuyor”
Batı dünyasının Müslüman nüfusun artmasından ciddi bir endişe duyduğunu dile getiren Yılmaz, “Batı şunu istemektedir: Müslümanların Avrupa’da çoğalması. Müslümanların Avrupa’da, özellikle kendi iç dünyalarında yıllardır söyledikleri gibi, 21. asrın sonuna doğru bu coğrafyada Müslümanların hâkim olacağına dair bir korku da vardır.” dedi.
“Batı kendini üstün ırk olarak görüyor”
İslam nefreti söyleminin arkasında Batı’nın üstün ırk anlayışının bulunduğunu ifade eden Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü: “İslam nefretinin arka planında ne vardır diye baktığımızda, Batılı insanların en baştan beri kendilerini üstün bir ırk gibi gördüklerini görürüz. Evet, Yahudilerin kendilerini gördüğü bir ‘üstün ırk’ anlayışı vardır; Avrupalı insanların da dünyada kendilerine atfettikleri ‘biz üstünüz, biz üstün ırkız’ anlayışı mevcuttur. Bu nedenle gittikleri her yeri ‘medenileştirme’ düşüncesiyle işgal etmişlerdir.”
“‘Medenileştirme’ söylemiyle işgaller meşrulaştırılıyor”
Batı’nın işgal politikalarında kullandığı dili örneklerle açıklayan Yılmaz, “Fransa Cezayir’i işgal ettiğinde Cezayirli insanlara ‘siz vahşiydiniz, biz sizi medenileştiriyoruz’ demiştir. Baba Bush ve Oğul Bush Irak’a saldırdığında yine ‘bu vahşi insanları medenileştiriyoruz’ söylemini kullanmıştır. Netanyahu Gazze’de Müslümanlara saldırdığında da aynı kavramları kullanmış; ‘vahşeti sona erdiriyoruz, onları medenileştiriyoruz, özgürleştiriyoruz’ demiştir.” şeklinde konuştu.
“Kavramların ardına gizlenen bir din nefreti var”
Konuşmasının sonunda Dr. Nazif Yılmaz, Batı’nın kullandığı kavramların arkasında açık bir İslam ve din nefreti olduğunu vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: “Yani aslında kavramların arkasına gizlenerek, o kavramların arkasında içlerindeki İslam nefretini, din nefretini ve sevgili Peygamberimize olan nefreti bir şekilde ifade etmeye çalışmaktadırlar.”
Söyleşinin konuşmacıları arasında ayrıca Prof. Dr. Yasin Aktay yer aldı. Programın moderatörlüğünü ise Doç. Dr. Mahir Özhan üstlendi. Söyleşide, güncel küresel meseleler, kültürel ötekileştirme ve sinemanın toplumsal farkındalık oluşturmada üstlendiği rol ele alındı.
Özel film gösterimi ve söyleşi, katılımcıların yoğun ilgisiyle sona erdi.