Yayımladığı mesajda kayıtlara göre depremde 2 bin 394 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatan Çağlayan, etkisinin yıllar boyunca devam ettiğinin altını çizdi.
Çağlayan, “19 Ağustos 1966’da İlimizin Varto ilçesinde 6.9 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Meydana gelen depremde resmî kayıtlara göre 2 bin 394 kişi vefat etti, bin 489 kişi yaralandı. Yaşanan depremde yaklaşık 20 bin yapı ağır hasar aldı. Bu büyük felaket, Türkiye’nin yakın tarihinde derin izler bırakan en yıkıcı depremlerden biri oldu. Deprem esnasında ve depremin ardından özellikle kırsal bölgelerde yaşananlar, devletin afet yönetimi, yapılaşma ve kriz müdahalesindeki can yakıcı eksikliklerini gün yüzüne çıkardı. Bölgedeki ulaşım ve iletişim altyapısının yetersizliği, arama-kurtarma ve yardım faaliyetlerini felce uğrattı. Yıkılan yapıların enkazları altında kalanlara, günler geçmesine rağmen kurtarma ekipleri ulaştırılamadı. Enkaz altında kurtarılmayı bekleyen ve resmen ölüme terkedilen yüzlerce insanımız göçükler altında hayata veda etti. Asker kökenli Cevdet Sunay’ın Cumhurbaşkanı, Adalet Partili Süleyman Demirel’in ise Başbakan olduğu; 1960 darbesinin siyaset, bürokrasi ve yargı üzerindeki etkisinin sürdüğü bir dönemde yaşanan Varto Depremi, Varto’muz için ağır bir imtihan oldu. Depremzede halkımızın barınması için hükûmetin gönderdiği çadırlar bataklık zeminlere kuruldu. Barınma sorunu, aradan geçen on yıllara rağmen bir türlü çözülemedi. İlimiz merkezi Zafer mahallesinde depremzedeler için yapılan derme çatma barakalar (“barakalar” bölgesi tüm muş halkımızca biline bir yerdir) halkımızın on yıllarca yaşadığı mağduriyetin açık ir örneği idi. Birçok depremzede hayatı boyunca bu barakalarda yaşamak zorunda kaldı. Birçok insanımız kalıcı konuta kavuşamadan bu dünyadan göçtü.” diye konuştu.
“Göç, sosyal çöküntü, psikolojik travma ve sağlık sorunları Varto halkımızın kaderi oldu”
“Her deprem sonrası karşılaştığımız diğer acı manzara ise “deprem tüccarlarının” ortaya çıkmasıdır.” Diyen Çağlayan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“ Resmî belgeler, Varto’da yaşanan deprem sonrası yapılan yardımların bir kısmının izlenemediğini ve ihtiyaç sahiplerine ulaşmadan farklı çevrelere ve tüccarlara aktarıldığını da ortaya koydu. TBMM’de “kendi evini yapanlara kredi” önerisi gündeme geldi ancak hayata geçirilmedi. Afet bölgesi ilanı yapılmadı; bölge halkı hiçbir zaman sahici destek görmediğini dile getirdi. Göç, sosyal çöküntü, psikolojik travma ve sağlık sorunları Varto halkımızın kaderi oldu. Aradan geçen 59 yıla rağmen halen tam olarak çözülmeyen bu sorunlar, Varto Depremi’ni yalnızca bir doğal afet değil, aynı zamanda devletin kriz yönetimi ve toplumsal sorumluluk konusundaki zafiyetlerinin simgesi hâline getirmiştir.” dedi.
“İlimiz, fay hattı üzerinde bulunan ve deprem riski ile kaşı karşıya olan çok kritik bir bölgededir”
Muş’un fay hattının üzerinde bulunduğunu belirten Çağlayan, geçmiş ve yakın tarihteki depremlerin göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade etti.
Çağlayan, “Malum olduğu üzere İlimiz, fay hattı üzerinde bulunan ve deprem riski ile kaşı karşıya olan çok kritik bir bölgededir. Allah muhafaza olası bir depremin yaşanması halinde çok büyük yıkımların olabileceği muhtemeldir. Buna tedbir olarak; geçmişte ve yakın tarihimizde yaşanan tecrübeler de göz önünde bulundurularak, yapılaşmadan tutun arama-kurtarma ekiplerinin oluşturulmasına kadar her türlü tedbirin alınması elzemdir, geciktirilmemesi gereken hayati bir meseledir. Bu vesileyle; başta Varto depreminde vefat eden vatandaşlarımız olmak üzere; yaşanan afetlerde vefat eden tüm halkımıza Allahtan rahmet diler, bu acıların bir daha yaşanmamasını yüce Rabbimden niyaz ederim.” diyerek sözlerini sonlandırdı.





