II. Nikolay

Kategori: Kimdir ? - Tarih: 16 Ocak 2014 15:34

II. Nikolay ya da Nikolay Aleksandroviç Romanov (Rusça: Никола́й II, Никола́й Алекса́ндрович Рома́нов, d. 18 Mayıs 1868 – ö. 17 Temmuz 1918), Rusya İmparatorluğu'nun son çarı ve Romanov Hanedanının hüküm süren son üyesidir. Şubat Devrimi sırasında tahttan indirilen II. Nikolay, Ekim Devrimi'nden sonra Bolşevikler tarafından, karısı Aleksandra ve çocuklarıyla beraber idam edildi. Ölümünden sonra Nikolay Rus Ortodoks Kilisesi tarafından aziz ilan edildi.

Çarlık döneminin ilk yılları

Çareviç Aleksandr Aleksandroviç'le (1881'den sonra Rus Çarı III. Aleksandr) ile Çariçe Maria Fyodorovna'nın (Danimarka prensesi Dagmar) büyük oğluydu. 1 Kasım 1894'te babasının ölümü üzerine tahta çıktı. 14 Mayıs 1896 tarihinde Moskova yakınlarındaki Kodinka'da düzenlenen taç giyme töreninde halkın bulunduğu tribünler çökmüş ve yaklaşık 1.400 kişi yaşamını kaybetmişti.

Nikolay yetiştirilişi ve kişiliği bakımından mutlakiyetle yönetilen büyük bir imparatorluğun hükümdarı olarak kendisini bekleyen görevelere uygun bir insan değildi. 26 Kasım 1894'te evlendiği Alman asıllı karısı Hessen-Darmstadt Prensesi Aleksandra Fyodorovna kendisine dört kız ve bir erkek çocuk verdi. Nikolay üzerinde güçlü bir etkiye sahip olan Aleksandra Fyodorovna'nın ailesinden gelme hemofili hastalığı yüzünden, veliaht Aleksey de hemofili hastasıydı.

Nikolay, kamu yaşamından elverdiğince uzak kalarak çoğunlukla Çarskoye Selo'da yaşadı. Saraydaki aşırı lükse de önemli bir darbe indirdi. Karısının etkisiyle çevresine topladığı Rasputin gibi mistiklere ve telkinle iyileştirme gücü olan kişilere danışmadan karar vermiyor, entelektüel açıdan kendisinden üstün olduklarını düşündüğü ve ayrıcalıklarını elinden almalarından korktuğu bakanlarına güvenmiyordu. Gücünü Tanrı'dan aldığına ve yalnız ona karşı sorumlu olduğuna inanıyor, mutlak iktidarını korumayı kutsal bir görev sayıyordu. Ama görevini bu kadar önemseyen birinde bulunması gereken irade gücünden yoksundu.

Tahta çıktıktan hemen sonra zemstvo'ların (yerel meclis) liberal üyelerine yaptığı bir konuşmada, yönetime katılma beklentilerini "anlamsız düşler" olarak niteleyip reddetti. "Otokrasi ilkesini, unutulmaz babası kadar enerji ve azimle korumaya" kararlı olduğunu açıkça ortaya koydu. Böylece, kararsızlık ya da zayıflıkla suçlanan Nikolay, sahip olduğu otokrat çar ayrıcalıklarını inatla savundu. Halk arasında giderek artan hoşnutsuzluklara, polis baskısını yoğunlaştırarak yanıt verdi.

Nikolay, nüfusu hızla artan ve hızlı bir sanayileşme sürecine girmiş bir ülkenin karmaşık sorunlarıyla karşı karşıya bulunuyordu. İki asırdır süren modernleşme çabalarına karşın, Rusya nüfusunun yüzde 90'ını köylüler oluşturuyordu ve bu insanlar Orta Çağ koşullarından daha kötü koşullarda yaşıyorlardı. Petrograd, Moskova, Odessa ve Kiev gibi kentlerde telefon ve elektrik vardı, ama ülkenin geri kalanı kandillerle aydınlatılıyordu. Rusya o tarihlerde Fransa'dan yüzölçümü olarak 40 kez daha büyük bir ülke olmasına rağmen, tüm yolların uzunluğu Fransa'dakilerin yarısına bile ulaşmıyordu. Son yıllarda işletilmeye başlanan petrol yataklarında yoğunlaşan işçi sınıfı ise, çok kötü koşullarda yaşıyordu. Bu koşullar içinde sosyalist düşünceler de yavaş yavaş gelişmeye başlamıştı.

Maliye bakanı İvan Vıyşnegradskiy ve arkadan Sergey Vitte, Fransa ile sanayinin gelişmesini sağlayacak devlet istikrazları için görüşmeler yaptı. Sanayileşme, sorunları giderek ağırlaşan toprak sahipleri, köylüler ve soyluların zararına gelişti. Vitte, imparatordan, köylü sınıfının gereksinimleri konusunda bir konferans toplanması için gerekli izni aldı (1902). Köylülerin özleyişlerinin radikalleşmesinden memnun olmayan Nikolay, Pleve'yi karışıklığı bastırmakla görevlendirdi ve Vitte'yi uzaklaştırdı (1903). 1902'den başlayarak gelişen bunalım, toplumun bütün katlarını (zemstvolardaki liberaller ve serbest meslek sahipleri, eylemleri terörizme kayan öğrenciler, Ukrayna ve Orta Volga'da isyanlar çıkaran köylüler ve grevleri 1903'ten itibaren yayılan işçiler) sardı.

Öte yandan ülkesiyle Almanya'nın geleneksel düşmanı Fransa arasındaki ittifaka karşın, Temmuz 1905'te Alman imparatoru II. Wilhelm'le Björkö'de bir ittifak antlaşması imzalamasının da gösterdiği gibi, Rusya'nın uluslararası yükümlülükleri karşısındaki umursamaz tutumu ve saflığıyla zaman zaman Rus diplomatlarını zor duruma soktu.

Nikolay Asya'ya kişisel ilgi gösteren ilk Rus çarıydı. Henüz çareviçken Hindistan, Çin ve Japonya'yı kapsayan bir geziye çıkmıştı (1891). Daha sonra Trans Sibirya Demiryolu'nun yapımıyla yakından ilgilendi. Rusya'nın Japonların da toprak sahibi olduğu Kore'deki nüfuzunu korumaya ve güçlendirmeye yönelik girişimleri, Rus - Japon Savaşı'nın (1904 - 1905) başlamasında önemli rol oynadı.

Ocak 1904'te, Nikolay, taht çevresinde ulusal birliği yeniden sağlamak umuduyla, Japonya'ya karşı savaşa girdi. Ancak Rusya'nın savaşta uğradığı yenilgi hem Nikolay'ın Rusya'yı Çin, Tibet ve İran'ı denetimi altında tutan büyük bir Avrasya imparatorluğu durumuna getirme düşlerinin sonu oldu, hem de halkın hoşnutsuzluğunu artırarak 1905 Devrimi'ne yol açtı.
Duma'nın kurulması

Pleve'nin (temmuz 1904'te öldürüldü) yönettiği baskı ve Rus-Japon Savaşı'nda (1904-05) uğranılan bozgunlar, bunalımı daha da ağırlaştırdı; Japon yenilgisi halk üzerinde büyük bir hiddet ve aşağılanma duygusu yarattı. Nitekim, Port Arthur limanının Japonların eline geçmesinden sonra, 22 Ocak 1905 günü Petrograd'ta büyük bir protesto gösterisi gerçekleştirildi. Kışlık Saray önündeki meydanı dolduran yüzbinlerce insan, hem iş ve ekmek, hem de II. Nikolay'dan Japon yenilgisinin intikamını hemen almasını talep etmekteydi. Ne var ki, böyle kritik anlarda esnek bir politika uygulayacak kişiliğe sahip olmayan Nikolay, halkın karşısına çıkacağına Petrograd yakınlarındaki Çarskoye Selo malikanesine kaçarak, halkını, İçişleri Bakanı Prens Sviatopolk-Mirskii ile Silahlı Kuvvetler Komutanı Grandük Vladimir'in insafına bıraktı. Bu iki yeteneksiz bürokrat, kışkırtıcıların marifetiyle protestolarını arttıran çocuklu kadınlı kalabalığın üstüne ateş açtırdı. Başkomutan Vladimir bununla da yetinmeyerek, aynı kalabalığın üzerine kılıçlarını çekmiş atlı Kazak birliklerini sürdü. Tarihe "Kanlı Pazar" olarak geçen (22 Ocak 1905) bu felaket, "halkın babası çar" efsanesi yıktı ve 1905 Devrimi'nin patlak vermesine yol açtı.

Nikolay, devrimci dalga karşısında 3 Mart 1905'te danışma meclisi niteliğindeki temsile dayalı bir devlet meclisini (Duma) toplantıya çağırmayı kabul etmek zorunda kaldı. Ekim Manifestosu'yla da (30 Ekim 1905) Duma'nın onayı olmadan hiçbir yasanın yürürlüğe konmayacağı, demokratik oy hakkıyla sivil özgürlüklerin güvence altına alınacağı anayasal bir rejime geçileceğine söz verdi.

Ama baskı altında verdiği sözleri tutmaya niyeti olmadığından eski gücünü yeniden kazanmak için harekete geçti. Ordu Uzakdoğu'dan dönünce Petrograd ve Moskova sovyetlerini ezdi (aralık 1905-ocak 1906). Duma'nın, Kurucu Meclis'e dönüşmesini önlemek amacıyla Mayıs 1906'da yürürlüğe giren Temel Yasalar'da, mutlak yetkilere sahip bir hükümdar olarak tanımlanmasını sağladı. Bu yasalar göre çar, otokrat unvanını, askeri, diplomatik ve dinsel sorunların yönetimini üstlenmeye devam ediyor, Duma'yı toplama, dağıtma ve oturumlar arasında yasa gücünde kararnameler çıkarma hakkına sahip oluyordu.

Ayrıca şiddet yöntemleri kullanan ve Yahudi karşıtı propaganda etkinlikleri yürüten Rus Halkının Birliği adlı aşırı sağcı örgütü koruması altına aldı. Ekim Manifestosu'nun yayımlanmasından sorumlu tuttuğu Başbakan Kont Sergei Vitte'yi görevinden alıp ilk iki Duma'yı süresinden önce dağıttı.

Vitte'nin yerine geçen ve 16 Haziran 1906'da ikinci Duma'yı dağıtan Pyotr Stolipin çara sadık ve yetenekli bir devlet adamı olmasına karşın, Nikolay, güvenmediği Stolipin'e karşı entrikalar düzenlenmesine ve bunun sonucunda konumunun sarsılmasına göz yumdu.

Devrimci partilere karşı baskıyı arttırmaya ve köylüleri mir'in zincirlerinden kurtaracağı varsayılan bir tarım reformunu gerçekleştirmeye çalışan Stolipin'in öldürülmesinden (1911) sonra, imparator, Vladimir Kokovtsov'u göreve çağırdı (1911-1914), ardından çevresini dar görüşlü ya da yeteneksiz gerici bakanlarla doldurdu. Kamuoyunun gözünde, Stürmer ve Protopopov, sarayca rezilce işlere giren Rasputin'in sadık bendeleriydi.
I. Dünya Savaşı ve Nikolay'ın otoritesini kaybetmesi

Nikolay, temmuz 1905'te Björkö'de Alman İmparatoru II. Wilhelm'le yaptığı gizli görüşme sırasında, Almanya ile bir savunma ittifakı imzaladı, ama daha sonra bu antlaşmadan vazgeçerek daha çok Fransız-Rus ittifakını tercih etti. Daha sonra Büyük Britanya'ya yanaşarak, 1907'de bu ülkeyle bir antlaşma imzaladı ve İtilaf Devletleri'ne katıldı.

Uzakdoğu'ya ilişkin yayılmacı planları Japonlarca engellenen Nikolay, dikkatini Balkanlar'a çevirdi. Nikolay Slavların milliyetçi isteklerine sempati besliyor ve Boğazlar'ı denetim altına almak için sabırsızlanıyordu. Ama büyük devletler arasındaki barışın korunmasını istediğinden yayılmacı eğilimlerini dizginliyordu. Balkan Savaşları'yla Osmanlı egemenlinin sona erdiği Balkanlar'da, İzvolskiy'in teşvikiyle, etkin bir politikaya sürüklenen Nikolay, Avusturya-Macaristan ile ittifak kurmuş olan Bulgaristan'a karşı Sırbistan'ı destekledi. Böylece, Rusya'yı aşılması olanaksız güçlüklere sokan I. Dünya Savaşı'na girmek zorunda kaldı.

Avusturya arşidükü Franz Ferdinand'ın Saraybosna'da öldürülmesinden sonra savaşı engelleyebilmek için yoğun diplomatik çaba harcadı. Ama ordudan gelen baskılar karşısında 30 Temmuz 1914'te genel seferberlik ilan etmek zorunda kaldı. I. Dünya Savaşı monarşiye geçici olarak güç kazandırdıysa da, Nikolay halkının kendisinden beklediği şeylerin hiçbirini yapmadı. Duma'ya gereken önem verilmedi ve gönüllü yurtsever örgütlerin yönetime destek olma çabaları engellendi.

Yönetici kadrolarla halk arasındaki uçurum giderek büyüyordu. Nikolay, karısı Aleksandra'nın kışkırtmasıyla, 5 Eylül 1915'te babasının kuzeni Prens Nikolay'ı görevden alarak başkomutanlığı bizzat üstlendi. Hemen hemen bütün bakanlar Nikolay'ın savaş deneyimi olmamasının ordunun moralini bozacağı gerekçesiyle karara karşı çıktılar. Ama görüşleri dikkate alınmadığı gibi, çok geçmeden görevden uzaklaştırıldılar.

Nikolay askeri kararlara gereksiz müdahalelerde bulunmadıysa da, saraydan ayrılması ciddi siyasi sonuçlar doğurdu. Mogilev'deki genel karargahında soyutlanmış durumda olan Nikolay, "ruhani danışmanı" Rasputin'in etkisi altına giren Çariçe Aleksandra'nın yönetimde giderek artan bir rol oynamasına göz yumdu. Çarın yetkilerini devralan Çariçe Aleksandra'nın, değerli bakan ve subayları görevden alarak yerlerine Rasputin'in aday gösterdiği yeteneksiz kişileri getirmesi ve sarayın ihanet içinde olduğu düşüncesinin halk arasında yayılması çar ailesine karşı beslenen düşmanlığı besledi.

Nikolay'ın vurdumduymazlığı karşısında sivil toplum, zemstvolar, meslek dernekleri, savaş ekonomisini örgütlemeye çalıştılar; böylece 1916'da askeri durumda kısa süreli bir iyileşme görüldü. 1915'te Duma bünyesinde kurulan "İlerici Blok", ülkenin güvenini kazanmış bir hükümet kurulmasını istedi ve Nikolay'ı devirmeye yönelik bir komplo tasarladı. Muhafazakarların monarşinin geleceğini kurtarma umuduyla Nikolay'ı tahttan indirme planları yapması ve Rasputin'in Aralık 1916'da öldürülmesi bile Nikolay'ı durumun ciddiyetini kavrayarak gerekli önlemleri almaya yöneltmedi.
Tahttan indirilmesi ve ölümü

İktisadi güçlükler, 1916-17 kışında iaşe bunalımına yol açtı ve Çar karşıtı muhalafetin Duma'yı aşarak halk ayaklanmasına dönüşmesine neden oldu. Bu durumda, sosyalist devrimciler ve sosyal demokratlar tarafınadan örgütlenen Petrograd halkı ayaklandı. Nikolay, 8 Mart 1917'de Petrograd'da (St. Petersburg) başlayan ayaklanmanın ardından kentin komutanına sert önlemler almasını emrederek düzeni sağlamak üzere destek birlikleri gönderdi. Ancak, olayların önünün alınamaması sonucunda Nikolay, ordunun da desteğini alan Duma'nın çağrısına uyarak 15 Mart 1917'de Pskov'da kardeşi Mihail lehine tahttan çekildi. Ancak Mihail'in tacı reddetmesiyle Romanovların saltanatı ile birlikte Rusya'da bin yıllık monarşi yönetimi son buldu.

Georgi Lvov başkanlığındaki geçici hükümet döneminde Çarskoye Selo'da gözaltında tutuldu. Ailesiyle birlikte İngiltere'ye gönderilmesi planlansa da Petrograd İşçi ve Asker Delegeleri Sovyeti'nin buna karşı çıkması nedeniyle çar ve ailesi önce Batı Sibirya'daki Tobolsk'a, Bolşevik İhtilali'nden sonra da Nisan 1918'de de Urallar'daki Yekaterinburg'a götürüldü.

Bolşeviklere karşı savaşan Beyaz Ordu kuvvetlerine bağlı Çek Lejyonunun bölgeye yaklaşması ve çarı kurtarmaları olasılığı üzerine, yerel yetkililerin kararıyla, 16-17 Temmuz gecesi Çar II. Nikolay, Çariçe Aleksandra, kızları Olga, Tatyana, Anastasia, Maria, oğulları Aleksey, aile doktoru Yevgeniy Botkin, halayık Aloiziy Trupp, Çariçe'nin hizmetkarı Anna Demidova ve aşçı İvan Haritonov hapsedildikleri evin bodrumunda kurşuna dizilerek öldürüldüler. Cesetlerin yakıldığı izlenimi verilmesi için giysileri terk edilmiş bir maden ocağında yakıldıktan sonra cesetleri ormanlık araziye gömüldü.

II. Nikolay ve aile üyelerinin naaşları, o dönemde bölgedeki Bolşeviklerin lideri olan Yakov Yurovski'nin kayıtlarından yola çıkılarak, amatör arkeolog Aleksandır Avdonin tarafından 1979'da ortaya çıkarıldı. Ancak bu keşif Sovyet rejimi tarafından 10 yıl kamuoyundan gizlendi. Sovyetler Birliği'nin çöküşünden (1991) sonra kemiklerin gerçekten Çar'a ve ailesie ait olup olmadığının belirlenmesi için kimlik testi uygulandı.

17 Temmuz 1998'de yapılan devlet töreniyle ailesiyle birlikte St. Petersburg'da St. Peter ve Paul Katedrali'nde defnedildi.[3] Çar ailesi, 2000 yılında Rus Ortodoks Kilisesi tarafından Aziz ilan edildi. 2008 yılında, Rusya Yüksek Mahkemesi Çar ailesinin öldürülmesinin haksız siyasi baskılar sonucu olduğuna, dolaysıyla siyasi cinayete kurban gittiklerine karar verdi ve itibarlarının iade edilmesini kararlaştırdı.

https://www.bitlishaber13.net/haberprint/ii--nikolay-1928.html