Muhammed Soner, ailelerde uyuşturucu, uyarıcı madde veya alkol bağımlılığı olan kişilerin çıkmazda hissedebileceğini belirtti. Bu durumda, huzursuzluk, korku, yüksek kaygı, çaresizlik ve yorgunluk gibi olumsuz duyguların sık sık yaşandığını dile getirdi. Soner, bağımlılığın bir hastalık olduğunu vurgulayarak, bağımlı kişilerin iradesiz olmadığını, aslında bağımlı bir beyne sahip hastalar olduklarını açıkladı. Onların ihtiyaç duyduğu şeyin suçlamak, aşağılamak veya dövmek gibi şeyler olmadığını, asıl gerekenin hastalığı fark ederek profesyonel destekle tedavi olmak olduğunu ifade etti. Bu nedenle, bağımlılıkla ilgili önde gelen kuruluşlardan, örneğin hastanelerden, Yeşilay'dan ve BAY-DER'den destek almanın önemine değindi.
Soner, bağımlı kişilerle konuşmanın, madde veya alkol etkisindeyken yapılmasının sağlıklı bir iletişim kurmaya yardımcı olmayacağını belirtti. Bu durumda, öfke veya merhametin dışında herhangi bir olumlu sonuç elde edilemeyeceğini söyledi. En sağlıklı iletişimin kurulabileceği zaman dilimlerinde konuşmayı tercih ederek, iletişimi bozan tarzlardan uzak durulması gerektiğini hatırlattı.
Aile içinde bağımlı kişilerin zorlu süreçler yaşatabileceğini ifade eden Soner, onların sadece bağımlı olmadığını, aynı zamanda insan olduklarını vurguladı. Bu nedenle bağımlılığın ödüllendirilmemesi gerektiğini, ancak bağımlı kişinin insani olarak yaptığı olumlu davranışların takdir edilmesi ve ödüllendirilmesinin önemli olduğunu dile getirdi.
Bağımlı kişiye yaklaşımda yaşanan iletişim problemleri için eleştiri yapmanın mümkün olduğunu ancak eleştirinin yargılayıcı ve aşağılayıcı bir dil kullanılmasının sıkça karşılaşılan bir sorun olduğunu ifade eden Soner, eleştirilerin sağlıklı bir "ben dili" kullanılarak yapılması gerektiğini belirtti. Ayrıca, bağımlılığı çevreden gizlemeye çalışmanın, hastalığın aileyi daha fazla yıpratabileceğini ve maddi kaynak sıkıntısı durumunda aile bireylerinin borç almak veya başka insanları istismar etmek gibi olumsuz davranışlara yönelebileceğini sözlerine ekledi.