Bu nasıl bir zamandır ki; insanlık bir yanda can verirken, diğer yanda eğlenebiliyor?
Bu nasıl bir yüzyıldır ki; bir şehirde insanlar açlıktan ölürken, başka bir şehirde oyun havasıyla zıplanabiliyor?

Gazze’de çocuklar bir yudum suya hasret…
Anneler, sütü kesilmiş bedenleriyle bebeklerine bakıyor.
Babasız kalmış yavrular, enkazların altında can vermiş kardeşlerine sarılıyor.

Ve biz burada…
Bitlis’te, düşman işgalinden kurtuluşun 109. yılı bahanesiyle; beş gün sürecek bir festival düzenliyoruz.
Elbette tarihimize sahip çıkalım, şehitlerimizi analım, bağımsızlık mücadelemizi hatırlayalım.
Ama hatırlamak böyle mi olmalıydı?
Tarihi anmak, spot ışıkları altında halay çekmek midir?
Kurtuluşun ruhu; eğlenceyle, şovla, sahneyle mi yaşatılır?

"Büyük Bitlis Buluşmaları" diyorlar.
Binlerce insan toplanacakmış…
Konserler, sünnet şölenleri, yemek yarışmaları…
Birbirini alkışlayan kalabalıklar, sosyal medyada paylaşılan sahne videoları…

Peki Gazze’de ölen çocukların hangi karesi bizim vicdanımızda yankı bulacak?
Peki Yemen’de çöpten yemek toplayan insanların hangi hali, bu şehrin kürsülerinde konuşulacak?

Sayın Belediye Başkanı diyor ki:
“Bitlis’imizin kurtuluşunu birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhuyla kutlayacağız.”

Güzel cümle…
Ama soralım:
Kardeşlik sadece yan komşuyla mıdır?
Kardeşlik, sınır kapısında mı biter?
Kardeşlik, şehir meydanında dans edip; ekran başında Gazze görüntülerini geçmek midir?

Hayır!
Gerçek kardeşlik; o aç çocuğu kendi evladın gibi hissedebilmektir.
Gerçek kurtuluş; sadece düşmandan değil, duyarsızlıktan da özgürleşmektir.

Bitlis gibi kadim bir şehir, geçmişin hatırasını yaşatırken bugünün acısını da hissetmelidir.
Eğer bir şehrin vicdanı varsa; o şehir sadece tarihini kutlamaz, mazlumun gözyaşını da paylaşır.
Sormak gerek:
Gazze’de ölen her çocuk için burada bir dakikalık bir sessizlik olacak mı?
Bir yardım kampanyası, bir dua programı, bir vicdan nöbeti düzenlenecek mi?

Bu şehir; sırf bir kutlama yapmak için eğlenmemeli, yaşarken ölenleri unutmamalı.
Her sahne ışığında, her alkışta, her gülüşte aklımıza şu soru gelmeli:

"Acaba şimdi Gazze’de kaç çocuk öldü?"

Belki de festivalin afişlerine bir cümle eklenmeliydi:
"Bu festival, Gazze’deki kardeşlerimizin feryatlarını duyamayan kulaklara duyarlılık kazandırmayı amaçlamaktadır."

Ama olmadı.
Çünkü biz, müzik açınca gerçekleri kapatabiliyoruz.
Biz, ne yazık ki alkışladığımız kadar düşünemiyoruz.

Bugün, Bitlis’in kurtuluşunu kutlayacaksak; bunu sessizce, mahzunca, şükranla ve dualarla yapalım.
Eğer “yeni yüzyıl” diyorsak, bu yüzyıla vicdanla başlayalım.
Eğer tarih yazacaksak, onu sadece sahnede değil, yüreğimizde yazalım.

Unutmayalım:
Dünya sahneleri unutur, ama vicdanlar asla susmaz.

Kaynak: HABER MERKEZİ