DEM Bitlis Belediye
Losev

Eyn-el Qudat Hemedanî

A
a

İslam felsefesi Kürt filozoflarından, tanınmış, değerli bir diğer fîlozof da Eyn-el Qudat Hemedanî'dir. Eyn-ul Qudat lakabıdır. Gerçek ismi Abdullah'tır. Ali oğlu Muhammed oğlu Abdullah. Künyesinden de anlaşılacağı gibi Hemedan'lı bir Kürt'tür.

 1098 de Hemedan'da doğmuştur. İslam fıkhında kendini çok geliştirdiği için henüz 22 yaşındayken 1022'de kadılık yapmaya başlamıştır. Bundan dolayı da kendisine Eyn-ul Qudat denmiştir, yani kadıların gözü. Gerçekten de Eyn-ul Qudat seçkin bir zekaya sahipti. Çünkü o dönemde Hemedan'da onca büyük ve yetenekli ulema olmasına rağmen, o şehrin kadılığı yani hakimliği Eyn-ul Qudat'ın elindeydi.

Eyn-ul Qudat, fikir ve düşünceleri dolayısıyla genç yaşta öldürüldü. O da Hallac gibi vahdet-ül vücud felsefesini savunuyordu ve bu düşüncelerinden dolayı egemenler tarafından hunharca öldürüldü. İlim tahsilini Ömer Hayyam, Ahmed Gazali ve Şeyh Muhammed Hamayî gibi büyük zatlardan tahsil etti. Kendi felsefesinin oluşumunda da iki ünlü isimden etkilendi. Hallac-ı Mansur ve Muhammed Gazali. Felsefesi sadece İslami unsurlardan müteşekkil değildir aynı zamanda yunan felsefesinden de etkilenmiştir ve bu felsefeden de düşünceler katmıştır İslam felsefesine. Yukarıda da dile getirdiğimiz gibi oda Hallac gibi vahdet-ül vücud felsefesini savunmuştur. Sözgelimi bu bu ona ait bir cümledir “Allah diye bildiğiniz zat, Muhammed'tir. Muhammed diye bildiğiniz zat Allah'tır” Bu söz vecd halinde söylenmiş bir söz olabilir. Çünkü tasavvufi yönü çok güçlüydü. Ama yine de bu söylediğinden Allah ve Muhammed'in aynı kişiler olduğu anlaşılmamalıdır. Burada söylemek istediği yaratan ile yaratılanın aynı olduğu. Yani yaradan-yaradılan birliğidir. Zaten vahdet-ül vücud felsefesi bu minval üzre inşa edilmiştir.

Eyn-ul Qudat otuz üç yaşında yani genç yaşta öldürülmesine rağmen, arkasında değerli eserler bırakmıştır ve eserlerinde felsefesini açıkça dile getirmiştir.
ESERLERİ :
1- Temhîdat
2- Zübdet-ul Hakayık
3- Yezdan şinaht
4- Mekatip
5- Risaleyi cemali
6- Şekva-ul garib

Son iki kitabı mektuplarından oluşuyor. Şekva-ul Garibi zindanda kaleme almıştır. Egemenler tarafından masum bir şekilde hapsedildiğinde bu eseri yazmıştır. Şekva-ul Garib'de insafsız yargıçlar karşısındaki mazlumiyetini dile getiriyor. Bu eserini dönemin bilginleri için kaleme almıştır ve o dönemdeki birçok konu üzerinde durmuştur. Öte yandan adından da anlaşılacağı üzre Şekva-ul Garib' i bir şikayetname olarak yazmıştır. Yani egemenler karşısındaki şikayetlerini dile getirmiştir.

“Yezdan Şinaht” adıyla yazdığı kitabı da üç bölümden oluşuyor. Farsça yazılmıştır. İlahi konular, doğal bilimler ve felsefi konular işlenmiştir bu kitapta.

Eyn-ul Qudat üzerine prof. Hamid Dabaşi çok değerli araştırmalar yapmıştır. Diğer taraftan meşhur sosyolog Ali Şeriati de onu eşsiz bir fîlozof ve bilgin olarak addetmiş ve Kevir adlı kitabında ondan övgülerle söz etmiştir.

Dönemin kötü kalplileri ve din tücarlarının Eyn-ul Qudat'a yönelik düşünceleri gittikçe kötü bir hal hal alıyordu ve sesleri gittikçe yükseliyordu. Sözgelimi Eyn-ul Qudat'ın dünyanın yaratılmadığını, zaten ezeli olarak yaratılmış olduğunu söylediğini ileri sürüyordular. Oysa Eyn-ul Qudat Şekva-ul Garib'te “Ben dünya yaratılmamıştır demiyorum ama her şey varlığını Allahtan aldığı için her şey var'dır yani vücud'tur” Asılmasının sebepleri arasında dönemin ulema ve bilginlerinin etkisi büyüktü. Çünkü zekasının keskinlik ve derinliğinden korkuyordular. Gıyabında onu zemmeden sözler söylüyordular. Zaten Hallac asıldığı zaman Eyn-ul Qudat ta oradaydı ve Hallaca büyük bir sevgi besliyordu. Onun ardından ona ait bir çok sözünü kullanıyordu. Cümlelerini tefsir edip yorumluyordu.

Eyn-ul Qudat iyi bir hatip olduğundan ve düşüncelerini çok sarih bir şekilde ifade edebildiğinden halk arasında çok seviliyordu. Artık kendisine bağlanmış müritleri vardı ve her geçen gün sayıları artmaktaydı. Müritleri sadece avamdan değildi mesela Selçuklu veziri Aziz ed-din Mustavfi gibi etkili isimlerde vardı. Selçuklu veziri Aziz ed-din ile diğer bir Selçuklu veziri olan Kasım Derguzîn arasındaki husumetten dolayı, Kasım Eyn-ul Qudat'a karşı kin gütmeye başladı. Nihayet bu kin öldürttüğü diğer kişiler gibi Eyn-ul Qudat'ta öldürtene kadar devam edecekti. Türlü hile ve düzenbazlıklarla dönemin ulemasını arkasına alıp Eyn-ul Qudat'ın öldürülmesine dair fetva çıkarttı. Fetvalarında Eyn-ul Qudat'ın zındıklık yaptığını ve inançlı halkı zehirlediği, aynı zamanda ilahlık iddiasında bulunduğu belirtildi. Bundan dolayı 1130 da Eyn-ul Qudat'ı Bağdat'a götürdüler ve bir yıla yakın bir süre zindana attılar. Sonra Hemedana getirip 16 mayıs 1131 akşamı astılar. Onun da sonu çok sevdiği Hallac gibi olmuştu. Astıktan sonra derisini yüzüp, cesedini yakmıştılar.

Bunlar da İlginizi Çekebilir
arşiv HABER ARŞİVİ
BİTLİS HABER13 YORUM KURALLARI
Haber İhbarı
Bitlis Nöbetçi Eczaneleri
Bu haber ilginizi çekebilir! Kapat


Sitedeki tüm harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Siteadi harici linklerin sorumluluğunu almaz.