Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hatice İrem Özteke Kozan, çocuklarda aşırı ve kontrolsüz ekran kullanımının gelişim sürecini ciddi şekilde tehdit ettiğini belirtti. Kozan, erken yaşta yoğun teknoloji maruziyetinin konuşma gerilikleri, duygu düzenleme güçlükleri ve aile ilişkilerinde bozulmalara yol açabileceğini ifade ederek, ailelerin daha bilinçli davranması gerektiğini vurguladı.
Teknoloji bağımlılığının çocukların tüm hayatını etkilediğini belirten İrem Kozan, “Çocuklarda teknoloji bağımlılığı, genellikle bilgisayar, tablet, cep telefonu gibi araçların uzun süre ve kontrolsüz şekilde kullanılmasına bağlı olarak çocuğun günlük işlevlerinin zarar görmesi, okul başarısının düşmesi, aile ilişkilerinin bozulması, fiziksel sorunların ortaya çıkması gibi belirtilerle kendini gösterir.” dedi.
Bağımlılıktan çok aşırı kullanımın söz konusu olduğunu ifade eden Kozan, “Aslında biz psikolojik danışmanlar olarak ‘bağımlılık’ kavramını çok sık kullanmıyoruz. Çünkü bağımlılık tanısı çoğunlukla psikiyatri tarafından konulabilen bir terimdir. Bu nedenle bizler daha çok olumsuz internet kullanımı, teknolojinin aşırı kullanımı veya sağlıksız/problematik kullanım gibi kavramları tercih ediyoruz.” diye konuştu.
“Teknoloji kullanımının çocuklar üzerindeki psikolojik etkileri oluyor”
Konuşmasının devamında kontrolsüz kullanımın verdiği zararlardan bahseden Kozan, “Bu tür dijital cihazların aşırı ve kontrolsüz kullanımı çocuklarda birçok soruna yol açabilir. Bunlar arasında; ekran süresiyle ilgili yalan söyleme davranışlarının artması, akademik ve ders başarılarının düşmesi, arkadaş ve aile ilişkilerinin bozulması, yemek alışkanlıklarının değişmesi ve duygu düzenleme güçlükleri gibi geniş bir yelpazede görülebilen problemler yer alır.” ifadelerini kullandı.
Teknolojiyle aşırı derecede vakit geçiren çocuklarda okul öncesinden itibaren çeşitli sorunların görüldüğünü belirten Kozan, “Bu durum okul öncesi dönemden itibaren başlayabilir. Günümüzde özellikle dil ve konuşma bozukluklarının çocuklarda çok sık görülmeye başlamasının önemli sebeplerinden biri, küçük yaşlarda ekran maruziyetinin artmış olmasıdır. Özellikle 0–2 yaş grubunda ekranın yoğun şekilde kullanılması, konuşma geriliklerine hatta ‘ekran otizmi’ olarak adlandırılan, gerçek otizmi temsil etmeyen fakat otizme benzer belirtiler gösteren durumlara yol açabilmektedir. Hatta konuşmaya başlamış bir çocuğun ekran nedeniyle konuşmayı bırakması ve susmayı tercih etmesi bile görülebilir.” dedi.
Çocuklarda öfke kontrolünün de zayıflayabildiğini belirten Kozan, “Her yaşta ekran kullanımının etkileri farklılaşabilir. Çocuklar duygu düzenleme konusunda güçlük yaşayabilir, duygularını ifade etmekte zorlanabilirler. Aile ilişkileri bozulabilir, anne babaya karşı öfke nöbetleri görülebilir. Akran ilişkileri zayıflayabilir. Örneğin ekranı uzun süre kullanan bir çocuk, annesi sorduğunda ‘Sadece 15 dakika baktım.’ diyerek yalan söyleyebilir.” şeklinde konuştu.
Kozan, “Burada önemli olan nokta, teknolojinin günlük işlevselliği bozacak düzeye gelmesidir. Bu durum yetişkinlerde de çocuklarda da benzerdir. Örneğin okula gitmek istememe, düşen motivasyon, ilişkilerde bozulma gibi belirtiler sağlıksız kullanımın göstergesi olabilir.” dedi.
“Ailelerin çocukları üzerindeki etkiler çok önemli”
Sürecin başlangıç noktasının küçük yaşlar olduğunu belirten Kozan, “Bu süreçte aile tutumları en temel belirleyicidir. Küçük yaşlardan itibaren çocuklar ekrana maruz kalıyor. Aileler çoğu zaman çocuğu yemek yedirmek, susturmak veya oyalanmasını sağlamak için ekranı bir araç olarak kullanabiliyor. Çocuk ekranda ısrar ettiğinde, ağlamasın diye telefonu vermek de yine bu döngüyü başlatan davranışlardan biridir. Dolayısıyla ekran kullanımına sınır koymak büyük önem taşır.” diye konuştu.
“0–2 yaş için sıfır ekran”
Ekran sürelerinin yaş gruplarına göre değiştiğini belirten Kozan, “Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği bazı ekran süresi önerileri vardır. Örneğin 0–2 yaş için sıfır ekran. Sonrasında yaşla birlikte kademeli artış önerilir. Ancak aileler çoğu zaman yalnızca ekran süresine odaklanıp çocuğun izlediği içeriklere yeterince dikkat etmiyor. Örneğin çocuğa yarım saat ekran vermek, eğer çocuk bu sırada tek başına uygunsuz içeriklere maruz kalıyorsa sağlıklı bir yaklaşım değildir. Bu nedenle özellikle küçük yaşlarda çocuğun yanında bulunmak, en azından kulak kabartarak hangi içeriklere eriştiğini kontrol etmek ekran süresi kadar önemlidir.” dedi.
Çocukları tamamen ekrandan koparmanın zor olduğunu belirten Kozan, “Günümüz çocuklarını düşündüğümüzde ekranı tamamen hayatlarından çıkarmak pek mümkün değildir. Bizim neslimiz teknolojiye hem yakın hem uzak büyüdü; ancak bugün doğan çocuklar Z ve Alfa kuşağı olarak teknolojiyle iç içe büyüyor. Özellikle ilkokul döneminden itibaren ekranı tamamen yasaklamak, akran zorbalığına ve sosyal dışlanmaya bile sebep olabilir. Arkadaşlarının oynadığı oyunları bilmeyen çocuk, grup içinde kabul görmeyebilir.” dedi.
Her yaşa uygun ekran sürelerinin belirlenmesi gerektiğini söyleyen Kozan, “Bu nedenle yaşlara göre belirlenmiş ekran süreleri olmalıdır; ancak ekranı tamamen yasaklamak günümüz koşullarında gerçekçi değildir. Teknoloji sağlıklı kullanıldığında oldukça faydalı bir kaynaktır.” ifadelerini kullandı.
Spor ve aktivitelerin artırılmasının çocuklar için faydalı olacağını belirten Kozan, “Ekranın olmadığı boş zamanlarda çocukların hareket etmelerini ve farklı hobiler edinmelerini desteklemek önemlidir. Çünkü ekran başında uzun süre durmak çocuklarda obeziteyi artırmakta, boyun ve parmak ağrılarına, duruş bozukluklarına yol açmaktadır. Aynı zamanda dikkat eksikliği ve davranışsal sorunlar da görülebilir.” dedi.
Ailenin bu süreçte önemli bir rol oynadığını vurgulayan Kozan, “Ergenlik döneminde çocuk belirli oyunları seviyorsa, ailenin bu oyunlara dahil olması önerilir. Örneğin çocuğun sevdiği bir oyunu anne veya baba da öğrenerek hafta sonu birlikte oynayabilir. Yani ‘Bizim zamanımızda yoktu.’ demekten çok, çocukla ortak bir alan oluşturmak önemlidir.” ifadelerini kullandı.
Küçük yaşlardan itibaren teknoloji kullanımında ebeveynlerin yönlendirmesinin şart olduğunu belirten Kozan, “Burada en kritik nokta, sınır koymak ve çocuklara küçük yaşlardan itibaren teknolojinin doğru kullanımını öğretmektir. Çocuğa, ‘Bu içerik senin yaşına uygun değil, senin için zararlı olabilir.’ şeklinde açıklamalar yapmak; sadece yasaklamak yerine nedenleriyle anlatmak gerekir. Bu şekilde yetişen bir çocuk, ergenlik dönemine geldiğinde zaten neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu ayırt edebilir.” dedi.
Sözlerinin sonunda Kozan, “Psikologlar olarak ‘bağımlılık’ teşhisi koyamayız; bu, psikiyatristlerin yapabileceği bir değerlendirmedir. Biz daha çok ‘sağlıksız kullanım’ çerçevesinde rehberlik eder ve gerekirse psikiyatriye yönlendirme yaparız. Teşekkür ederim.” ifadeleriyle konuşmasını tamamladı.