Bitlis’in Tarihi Hakkında Yeni Bulgular

Bitlis tarihine dair yapılan araştırmalar, bu kadim şehrin geçmişinin ne kadar derin olduğunu ortaya koymaktadır. Tarihçiler Bitlis’in tarihini farklı zaman dilimlerinden başlatmakla birlikte, en eski bulgular Neolitik Çağ’a kadar uzanmaktadır. Bu dönem, M.Ö. 9000 ile M.Ö. 3000 yılları arasını kapsayan ve arkeolojik olarak Cilalı Taş Devri olarak da bilinen bir zamandır.

Yazılı Tarih Öncesinin Karanlıkları

Bitlis ve çevresinin yazılı tarih öncesi dönemi hakkında bilgi edinmek oldukça zor olmuştur. Bunun en büyük sebeplerinden biri, yüzeyde bulunan arkeolojik buluntuların azlığıdır. Ayrıca, bölge üzerinde kapsamlı ve gerçekçi bir arkeolojik çalışma yapılmamış olması da bu zorluğu artırmaktadır.

Obsidyen Yatakları ve Ticaret Yolları

Bitlis sınırları içinde bulunan Süphan ve Nemrut Dağları’ndaki obsidyen (doğal cam) yatakları, bölgenin Neolitik döneme kadar uzanan bir tarihe sahip olduğunu dolaylı yoldan göstermektedir. Bu obsidyen yataklarından çıkarılan doğal camın, kesici, kazıyıcı ve yontucu aletler olarak çevredeki yerleşim yerlerinde kullanıldığı anlaşılmaktadır.

bitliss1.jpg

Yapılan çalışmalar sonucunda, Neolitik döneme ait ticaret yollarının Van Gölü'nün doğusundan güneydeki Kalkolitik dönem yerleşim alanı olan Tilkitepe’ye ve batıda Diyarbakır’a kadar uzandığı belirlenmiştir. Bu yollar, Bitlis'in Neolitik Çağ’dan beri önemli bir yerleşim yeri olduğunu kanıtlamaktadır.

Bitlis’in İsminin Kökeni

Tarihi Kaynaklarda Bitlis İsmi

Bitlis'in isminin kökeni tam olarak bilinmemekle birlikte, tarih boyunca farklı medeniyetler tarafından çeşitli isimlerle anılmıştır. Asurlular bu bölgeye "Bit-Liz", Persler ve Yunanlılar "Bad-Lis" veya "Bad-Lais", Bizanslılar "Bal-Lais-on", Araplar "Bad-Lis", Ermeniler ise "Pageş" veya "Pagişi" demişlerdir. Asur dilinde “Bit” kelimesi yurt, “Bet” kelimesi ise kale anlamına gelmektedir. Bu nedenle “Bit-Liz” Liz’in Yurdu, “Bet-Lis” ise Liz’in Kalesi anlamına gelmektedir.

Büyük İskender ve Bitlis

Bitlis ismiyle ilgili tarihçilerin üzerinde durduğu önemli bir olay da Büyük İskender’in bu bölgeye gelişiyle ilgilidir. M.Ö. 336 yılında Makedonya Kralı II. Filip’in ölümünden sonra tahta geçen Büyük İskender, Hindistan seferine çıkmaya karar vermiştir. Şerefname’de yer alan bir iddiaya göre, İskender Zülkarneyn olarak bilinen peygamber ile aynı kişidir. Zülkarneyn, iki boynuz anlamına gelmektedir ve bu, İskender’in alnında çıkan iki et parçasına atıfta bulunur.

İskender, bu hastalığına çare bulmak için gittiği her yerdeki sularda yüzünü yıkamıştır. Şattülarap’a vardığında Dicle Nehri’ne akan bütün suların araştırılmasını istemiştir. Bu araştırmalar neticesinde Bitlis Çayı'nın hastalığına iyi geldiğini görmüş ve Kösür ile Rabat sularının birleştiği yerde karargâhını kurmuştur.

Bitlis’in Derin Tarihi: 7000 Yıllık Bir Miras

Bitlis’in tarihi, yapılan arkeolojik çalışmalar ve ticaret yolları incelendiğinde, en az 5000 yıl öncesine dayanmaktadır. Ancak, bölgedeki buluntular ve tarihsel bilgiler, Bitlis’in tarihinin 7000 yıla kadar uzanabileceğini göstermektedir. Güneybatı Asya’da Neolitik Çağ M.Ö. 9000-5000 yılları arasında, Avrupa’da ise M.Ö. 6500 yıllarında başlamıştır. Bu durum, Bitlis’in tarihinin 5000 yıldan daha fazla olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu ortaya koymaktadır.

Bitlis’in tarihi ve kültürel mirası, bu kadim şehrin ne kadar önemli ve köklü bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan Bitlis, Neolitik Çağ’dan bugüne uzanan zengin bir tarihe sahiptir.

bitlis2.jpg

İskender'in Şifa Arayışı ve Bitlis'in Kuruluşu

Büyük İskender'in Sağlık Arayışı: Kösür Çayı ve Rabat Suyu

Büyük İskender, ordusuyla Bitlis'in doğusundan akan Rabat suyunun kaynağına doğru ilerledi. Hekimlerinin tavsiyesi üzerine bu suyu takip ederek günlerce kullandı, ancak şifa bulamayınca bu kez şehrin batısından gelen Kösür çayına yöneldi. Sonunda, bu suyun kaynağı olan pınara ulaştı. Suların fışkırdığı yeşil tepeler, İskender'in gözüne çok güzel görünmüş, iklimi ise onu büyülemişti. Bir hafta boyunca bu güzel doğanın tadını çıkaran İskender, sonunda derdine derman buldu ve boynuzlarının kaybolduğunu fark etti. Bu suyun bulunduğu yer hala İskender Çeşmesi olarak bilinmektedir ve Bitlis'e 10 km uzaklıkta, Duav yaylasında yer almaktadır.

bitlis6.jpg

Şifa bulan İskender, bu güzel yerin ve suyun ebedileştirilmesi için komutanı Bedlis veya Leis'i yanına çağırarak burada sağlam bir kale inşa etmesini istedi. Komutanına, "Ben İran seferinden dönünceye kadar öyle bir kale yap ki, benim gibi bir kral dahi onu ele geçiremesin" demiştir. Komutan, kısa bir sürede, M.Ö. 331 yılında bugünkü kaleyi inşa etmeyi başarmıştır.

Bitlis Cumhuriyet Başsavcısı Değişti. Yeni Başsavcı Emre Genç oldu Bitlis Cumhuriyet Başsavcısı Değişti. Yeni Başsavcı Emre Genç oldu

Kalenin Teslimi ve İskender'in Dönüşü

Hindistan ve İran seferinden dönen İskender, muazzam kaleyi gördüğünde teslim edilmesini istemiş ancak komutan Bedlis teslim etmeyi reddederek savaşmaya hazır olduğunu bildirmiştir. İskender, kaleyi kuşatmaya başlamış fakat günler süren çabalara rağmen kaleyi ele geçirememiştir. Geri çekilme kararı aldıktan sonra, Bedlis kalenin anahtarlarını İskender'e sunmuş ve direnmesinin sebebini açıklamıştır. Bedlis'in bu sadakati ve kaleyi savunma gücü İskender'i etkileyerek şehrin yönetimini ona devretmiş ve şehre Bedlis adını vermiştir. Bu isim zamanla Bitlis olmuştur.

Bitlis'in İşgali ve Kurtuluşu

Osmanlı'nın Zorlu Dönemi: Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı

Osmanlı Devleti, 1912 yılında başlayan Balkan Harbi'nden yenik çıkmış ve birçok toprak kaybının yanı sıra asker ve malzeme kaybı yaşamıştır. Bu yaralar sarılmadan I. Dünya Savaşı'na girmiştir. Türk milleti, birçok cephede birden savaşmak zorunda kalmış ve büyük kayıplar vermiştir.

Savaşın ilanıyla birlikte seferberlik emri Bitlis'te duyurulmuş ve halk askerlik şubesine giderek askere yazılmıştır. Bitlis'ten birçok kafile Kafkas Cephesi'ne yollanmış ve ekseriyeti Sarıkamış Harekâtı sırasında şehit olmuştur.

Rus İşgali ve Ermeni Çapulcularının Saldırıları

Rus Çarı Deli Petro'nun vasiyeti üzerine Çarlık Rusya orduları, Ermeni asıllı General Yudenich'in komutasındaki Kafkas Ordusuna Doğu Anadolu'yu işgal etme emri vermiştir. Kısa sürede Doğu Anadolu'nun birçok şehrini işgal eden Rus birlikleri, Bitlis sınırlarına dayanmıştır.

bitlis3.jpg

Bitlis Halkının Göçü ve Direnişi

1915 yılının Temmuz ayında, Rusların Bitlis'i işgal etmek için Başhan mevkiine geldiği haberi alınmıştır. Bu haberi duyan Bitlis halkı göç etmeye başlamış, ancak Türk askerlerinin ve milis kuvvetlerin direnişi sayesinde Ruslar geri çekilmiştir. Bu sevinç kısa sürmüş ve 1916 yılının Şubat ayında Rus askeri ve Ermeni İntikam Tugayları tekrar Bitlis kapılarına dayanmıştır.

Bitlis, halkının ve askerlerinin direnişi sayesinde sonunda düşman işgalinden kurtulmuştur. Bu zorlu süreçte yaşananlar, şehrin tarihine kazınmış ve Bitlis'in direniş ruhunu yansıtmaktadır. Bu kahramanlık hikayesi, Bitlis'in tarihi ve kültürel mirasında önemli bir yer tutmaktadır.

Bitlis'in Direnişi ve İşgali

Bitlis'in Savunması

Bitlis'i savunan kuvvetlerin toplamı 1400-2000 kişi arasındaydı. Bu birliğin 600 kişilik kısmı milis kuvvetlerden teşekkül etmişti. Piyade Yarbay Ali Çetinkaya komutasındaki Türk birliği, silah, cephane ve asker bakımından kendisinden çok fazla olan Rus ve Ermeni birlikleriyle savaşmak zorunda kalmıştır.

bitlis4.jpg

İşgalden sonra özellikle Rus birliklerinin içerisinde bulunan ve Ermenileri felakete sürükleyenlerden birisi olan Antranik'in kurmuş olduğu 'Ermeni İntikam Tugayları' şehir merkezine dağılarak, zamanında göç edememiş kimsesiz, yaşlı ve hastaları katletmeye başlamışlardır.

Türk Genel Kurmayı'nın Kararlılığı

Bitlis'in acil olarak geri alınmasına karar veren Türk Genel Kurmayı, Çanakkale savaşlarında büyük kahramanlıklar göstermiş ve o tarihlerde Edirne'de istirahat eden 2. Ordunun, öncelikle 2. Orduya bağlı 16. Kolordunun acilen Bitlis cephesine gönderilmesine karar vermiştir. Bu Kolordunun komutanlığına Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal'i atamıştır.

Bitlis'in Kurtuluşu ve Sonrası

Kurtuluşun Getirdiği Yıkım

Bitlis'te 16. Kolordunun 5. Piyade Tümeni bulunuyordu. Bu Tümen 13, 14 ve 15. Piyade Alaylarından oluşmaktaydı. 1 Ağustos 1916 tarihinde Mustafa Kemal tarafından taarruz emri verilmiş, 8 Ağustos 1916 tarihinde Bitlis sabah 05'de istiklaline kavuşmuştur. 5 ay 5 gün düşman işgalinde kalan Bitlis, savaş sonrası harabeye dönmüştür.

bitlis5.jpg

Gazi Mustafa Kemal, Bitlis'in kurtuluşundan sonra şehre üçüncü defa ziyaret etmiştir. Bu ziyaretlerinde şehrin yeniden yapılandırılması ve eğitim alanında adımlar atılması için çağrılarda bulunmuştur. Özellikle, doğu bölgesi için Van Gölü sahillerinde modern bir üniversite kurulması vasiyetini sık sık dile getirmiştir.

Gazi Mustafa Kemal'in vasiyeti gereği, 1924 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Bitlis'e bir üniversite kurulması için çalışmalar başlatılmıştır. Ancak, bu süreçte yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle proje geçici olarak durdurulmuştur.

Muhabir: Mehtap Çelebi