Bakımsız mavi gözlerin yürek burkuyor, ey güzel şehir Tatvan... Herkes bir yandan gözlerine hayran iken bir yandan da güzelliğini insafsızca ve hoyratça yok edercesine gözlerinde morluklar açıyor.

Bakımsız mavi gözlerin yürek burkuyor, ey güzel şehir Tatvan...

Herkes bir yandan gözlerine hayran iken bir yandan da güzelliğini insafsızca ve hoyratça yok edercesine gözlerinde morluklar açıyor.

Adeta söz birliği yapmışcasına...

Cahilce...

Ahmakça...

Şuursuzca...

Süphan'ın asil heybetinden hiç utanmadan, herkes kirini, pasını ve çöpünü adeta düşmanca maviliklerine atıyor.

Zaman zaman gözlerin hüzünlenip bulanıklaşıyor, dillere destan maviliğinden eser kalmıyor.

Gözlerin mosmor kesiliyor!

Hüzün ve öfke doluyor, gözlerin.

Öfkeli bakışlarına kimse aldırış etmeyince de yeniden maviliğine kavuşmak için sessiz sessiz göz yaşı döküp duru(lu)yorsun.

Ah ah mavi gözlü şehir Tatvan, dillere destan maviliğini dile getirip övünenler, gözlerindeki morlukları görmezden geliyor.

Hayır hayır gözlerinin içine içine vurup morartanlar, utanmadan maviliğinle övünüp duruyorlar.

Bu nasıl yaman bir çelişki?

Bu nasıl bir tutum?

Bu nasıl bir paradoks?

Ey mavi gözlü şehir Tatvan, sen bunları hak etmiyorsun.

Oysa bakımlı ve masmavi gözlerin sana ne yakışır, bir bilsen mavi gözlü şehir Tatvan.

Nasıl da efsunlu ve cazibe merkezi kılar seni.

Yağan karla hayat bulsan da nafile...

Evet, her kar yağışında kirpiklerine yağan kar taneleri eriyiverir, akar derin ve serin maviliklerine...

Etrafını beyazdan bir örtü sarar, sana yapılan bütün haksızlıkları, ihmalleri ve ayıpları örtercesine...

Hele gözlerinin ortasına yağan kar taneleri, nasıl da kıskandırıp büyülüyor insanı.

Aşka ve sevdaya yelken açarcasına yeniden masmavi oluverir gözlerin, her kar yağışından sonra bulutlar arasından sana göz kırpan güneşle.

Kaşlarına ve kirpiklerine konaklanan kar tanelerinin güneş ışınları ile buluşunca erimesi, büyülü olsa da hasıraltı edilmiş sorunlar misali ortaya çıkıveriyor, önceki yazdan kalma kir, pas ve çöpler...

Yağmurlarda ise Süphan, bulutlara gömülür, sen öfkelenirsin dalga dalga dışarıya vurur, sana yapılan bütün haksızlıklar, ihanetler, ihmaller ve ayıplar...

Sana reva görülen kir, pas ve çöpler dalga dalga etrafına saçılır.

Bütün bu ihanetlere rağmen, nazlı maviliğinle hüzünlü hüzünlü gülümsemeye devam edersin, Süphan'a.

Bir yandan da aklın, betonla başı derte olan Nemrut krater gölünde iken...

Zira sana yapılanın daha fazlası, Nemrut krater gölüne yapılıyor.

Bütün bunlara rağmen ayışığı vurunca kaşına ve kirpiklerine mavi gözlerinde yakamozlar, göz kırpar gökyüzündeki yıldızlara...

Yakamozların ışıltısı ile yıldızların parıltısı, ay ışığının eşliğinde tarifsiz bir manzaraya dönüşür.

Hele yağmur sonrası gök kuşağı, adeta bir kemer gibi bütün yaralarını sarar, renga renk...

Pencereden bakışıp bakışıp senle dertleşmek, bana iyi geldi. Umarım bu dertleşme, sana da iyi gelir, ey mavi gözlü şehir Tatvan.