Küfredecek Kimse Yokmu..?

Ey adına Barış denen mahlûk, senin adına bunca kan dökülüyorsa, bunca ocak sönüyorsa, seni görmek için gözler köreldiyse, kulaklar sağırlaştıysa, açlığa yokluğa dayanıldıysa, sana kavuşmak için kalpler çarptıysa...

A
a

Sana dokunmak için canlar yandıysa, malımızı canımızı, varımızı yoğumuzu yoluna heba ettiysek ve seni hala göremediysek, hiçmi utanmasın bunca yaşananlardan, hiçmi yüzün kızarmaz bize çektirdiklerin için. Sen ne utanmaz ne yavşakmışsın böyle, Tüüüh Allah belanı versin…!

İşte böyle paranoyak bir millet oluverdik. Her olayda durup düşünmek yerine, suçlayacak birilerini arayıp duruyoruz. çocuğumuz koşarken kapıya çarpıyor, biz onu susturmak için, dikkatli olmasını söylemek yerine, "Pis kapı, kaka kapı" demeyi tercih ediyoruz. Kırmızı ışıkta geçerken ceza yiyoruz, polise küfrediyoruz. Kaçak elektrik kullandığımız için elektrik kesilir, tedaşçıya küfrediyoruz. Yani asla bizde suç yoktur, her zaman suç karşıdadır. 30 yıl önce PKK ilk eylemini gerçekleştirdiğinde, herkes olayın şaşkınlığı içerisindeyken, devlet yetkilileri çıkıp "üç beş çapulcunun yaptığı olay" dediler, ve küçümsediler, Ciddiye almadılar. Sonra arkası geldi eylemlerin, ama hep o üç beş çapulcudaydı kabahat. Adamlar Silahlı kuvvetlerde bile yandaş buldu, devlet içinde destekçileri arttı, devlet kurmaktan bahsettiler, dünya onları konuştu, ama bizim ülkemizde hala adları üç beş çapulcu oldu. Her zaman birileri bu işin ciddiye alınması gerektiğini, ileride bu işin önünün alınamayacağını söylediyse de, "üç beş çapulcudan mı korkacağız" dediler. Tamam kimseden korkmayan bir devletiz eyvallah, ama "Cehalet ile cesaret bir arada olunca, rezalet kaçınılmaz oluyor" bu sebeple her hamlemiz fiyasko oldu. Millet olarak şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekirken, olayları slogan atarak unutturmaya kalkıştık. Bu iş gittikçe içinden çıkılmaz bir hal aldı. Bu saatten sonra bu işin tek çözümü var oda yaralara tuz basmak.

Devlet, Kürt halkının gerçek anlamda gasp edilmiş haklarının önemli bölümünü iade etmiş durumdadır, eksik kalan bölümler varsa bile onlarda zaman içerisinde sistemli olarak bir yörüngeye oturacaktır. Daha fazlasını yapmaya kalkışması taviz olur. örgüt ise abartılı ve mantıksız isteklerden vazgeçmeli ve silahlarını susturmalıdır, akabinde meşru demokratik zeminde siyaset yapmalı doğru olduğuna inandıklarını doğru yollarla savunmalıdır.

BDP ise, halkın iradesiyle seçilmiş vekiller olduklarını hatırlamalı ve çözüm için adresi Kandil yada İmralı olarak göstermekten vazgeçmelidir ayrıca bilmelidir ki kendilerini meclise yollayan halk, boş koltukları doldursunlar diye değil, günün getirdikleriyle irade gösterip siyaset yapsınlar diye oy verip destek olmaktadır. Bizim gibi vatandaşlara düşen ise, durup düşünmek ve her zamankinden daha sıkı tutunmaktır birbirimize. Sabır göstermeli, gerçekleri görmeli, kirli ilişkileri ve bu ilişkileri destekleyenleri iyi tanımalıyız. Bu ülkeye katkıda bulunmak istiyorsak sorumluluk almak zorundayız. Eğer slogan atmakla bir yere varılacaksa yada küfretmekle, suçlamakla bir sonuç elde edilecekse, Kıyamete kadar susmadan bağırıp slogan atalım. Ama ben bunun bir çözüm olduğuna inanmadığım için beni yok yazın…

Son bir not daha, Küfretmekle rahatlayan bir toplum olduğumuz için, ettiğimiz küfürlere alınmayacağına inandığımdan, Barış’a küfrettim, Adı barış olan tüm insanlardan özür dileyerek sizlere de tavsiye ederim.

arşiv HABER ARŞİVİ
BİTLİS HABER13 YORUM KURALLARI
Haber İhbarı
Bitlis Nöbetçi Eczaneleri
Bu haber ilginizi çekebilir! Kapat


Sitedeki tüm harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Siteadi harici linklerin sorumluluğunu almaz.