Öncelikle birebir tanık olduğum, Mesleki Eğitim Merkezine TEOG’la yerleşen bir öğrencinin durumunu paylaşmak istiyorum.

Maalesef koridordan odama (okul müdürü odası) ulaşan ve odamda da devam eden bir babanın çocuğu ile olan diyaloguna üzülerek tanık oldum.

'Senin yüzünden, senin yüzünden….. buraya gelmek zorunda kaldım. Beni dinlemiş olsaydın, buraya gelmek zorunda mı kalacaktım, seni ahmak seni…!'

İşte bu şekilde söylene söylene odama çocuğunu arkasına alarak giren babanın gerginliği karşısında çocuk, adeta bir suçlu gibi duruyordu. Omuzları aşağıya düşmüş ve ezikliğin bütün tonları yüzüne yansımış öylece duruyordu zavallı çocuk…

Buyurun oturun, size yardımcı olayım dediğimde baba, çocuğunu işaret ederek: Hocam, bunun yüzünden, bunun yüzünden buraya geldim. O kadar oku dedim, ama okumadı… Ve TEOG'la okulunuza yerleştiği için buraya gelmek zorunda kaldım, biliyor musunuz…?

Baba, durmadan yakınıp duruyor… Çocuk ise bir suçlu gibi başını önüne eğmiş, tek bir ses bile çıkartmıyor…

Bu duyduklarıma şaşırmanın ruh hali ile babanın kendisini hapsettiği zihinsel hapishaneden ve yanlıştan döndürmek için bir takım telkinlerde bulunmaya çalıştıysam da, maalesef nafile…

Kayıt için gerekli evrakları alan baba, çocuğunu yine arakasına alarak ve yine söylene söylene ardına bakmadan çıkıp gitti...

***

Evet, ey anne- babalar, şu çok iyi bilinmeli ki, eşyanın tabiatı gereği doktorlara, mimarlara, mühendislere, ekonomistlere, öğretmenlere ihtiyaç doyulduğu gibi; otomotiv tamircisine, mobilyacıya, kaynakçıya, aşçıya, elektrikçiye, lastikçiye, tornacıya, çiçekçiye vb. meslek dallarına da büyük bir ihtiyacı var. Unutmayın ki, ameliyat masası olmadan, ameliyat yapmak mümkün değildir. Dolayısıyla toplumun ameliyat masasını yapanlara da elbette ihtiyacı var.

İşte akademik olarak başarı göstermeyen ve en nihayetinde okumak istemeyen çocukları, baskı ile okula göndermede ısrarcı olmanın ne öğrenciye, ne babaya ne de topluma bir faydası zinhar yoktur. Dolayısıyla öğrencilere okumayı işkence, hayatı zindan etmenin hiçbir rasyonelliği yok.

Hatta özellikle meslek liselerine giden birçok öğrenci, maalesef okumaya değil, okula gidip gelmekteler. Nitekim öğrencilerin birçoğu okumaya değil de, okula gittikleri için mezun olduklarında herhangi bir üniversiteyi kazanamadıkları gibi, 4 yıl boyunca okudukları meslek dalını da, öğrenemeden mezun oluyorlar. Hatta birçoğu devamsızlıktan veya başarısızlıktan mezun olmadan okuldan ayrılıp topluma, 'problem, potansiyelli bireyler' olarak giriyorlar.

Dahası, baskı ile okula gittikleri için enerjilerini doğal olarak okul yerine, kendilerine ve topluma zarar verici durumlara veriyorlar. Nitekim uyuşturucu bataklığına ve birçok soruna kaçınılmaz olarak bulaşmaktalar.

Peki, Çıraklık Eğitimi ya da Mesleki Eğitim nedir?

İşte tam da bu bağlamda 09.12.2016 tarih ile çıkan 6764 sayılı kanunla çıraklık eğitimi/mesleki eğitim zorunlu eğitim kapsamına alınarak ortaokul öğrencileri, TEOG'la tercih yaparak yerleşebiliyorlar. Bu kanun kapsamında TEOG'la veya en az ortaokul mezunlarının kayıt olup çırak öğrenci olanlara, haftada bir veya iki gün teorik, 4-5 gün de sözleşme yapacakları işyerinde beceri eğitimi verilecektir. Çırak öğrenciler, kalfalık ve ustalık belgesi almaya hak kazanmaları ile birlikte iş kazası, meslek hastalığına karşı sigortalanıp ve asgari ücretin net tutarının en az yüzde 30'u oranında aylık alacaklardır.

Bu ücret, her ay devlet tarafından işçi sayısı 20'nin altında olanlara asgari ücretin üçte ikisini, 20'nin üstünde olanlara ise üçte birini devlet, işverenlere para desteği sağlayacaktır. Ayrıca çırak öğrencilerin iş kazası ve meslek hastalıkları sigortaları da okul tarafından yapılacaktır.

Dahası, Meslek Liselerinde öğrencilerin okuyacağı meslek dalı parmak sayısını geçmezken, Mesleki Eğitim Merkezlerinde çırak öğrenciler, programda mevcut olan 140 meslek dalından dilediklerini seçip okuma alternatifine ve öğrenme olanağına sahipler.

İşte haftanın 4-5 günü işyerinde istediği meslek dalını seçip okuyan çırak öğrenciler, okul fobisi yaşamayacakları gibi, işyerinde işleri ilgili meşgul olacakları için uyuşturucu vb. bataklıklara ve yanlışlara düşmeleri de çok uzak bir ihtimaldir.

Bu söz konusu kanunla amaçlanan en temel hedef ise, işverenlerin ihtiyacı olan ara elemanı 'çekirdekten' yetiştirmektir.

Dolayısıyla çıraklık eğitimi, yarının ustasını iş ve insan ilişkileri temelinde çekirdekten yetiştirmeyi amaçlayan bir sistemdir. Yani o sadece elinde tornavida olan değil, tornavidanın maharetini, kalemin gücü ile birleştirmiş, iş ve insan ilişkilerini bir bütün olarak almış ustalar yetiştirilecek. Ben, 'her işi yaparım' deyip, her işi yarım yamalık değil, yazıldığı meslek dalında işyerinde haftanın 4-5 günü birebir pratik yapma şansı olacağından tam anlamı ile mesleğini öğrenmiş ara elemanlar yetiştirilecektir.

Hatta müfredatı gereği ahilik sisteminin hassasiyeti dolayısıyla ahlakıyla çekirdekten ara elemanlar yetiştirilecektir.

Kısacası çıraklık eğitimi, kalem+tornavida=çekirdekten ara eleman yetiştirmektir. Ve böylece bu sistemle çırak öğrenciler, mesleklerini tam anlamı ile öğrenerek hayatları boyunca kollarına 'altın bilezik' takacaktır.