Kenan Mümtaz Akışık kimdir Kenan Mümtaz Akışık kimdir
Yusuf aleyhisselamın neslinden gelen Nûn'un oğludur. Annesi Musa aleyhisselamın kız kardeşidir. Yuşa aleyhisselam Musa aleyhisselama bildirilen dînin esaslarını insanlara tebliğ etti.

Mısır'da doğan Yuşa aleyhisselam, Musa aleyhisselamın husûsî talebesi, halis hizmet görücüsü ve en yakın dostlarındandı. Musa aleyhisselam Firavun'un zulmü üzerine Allahü tealanın emriyle kendine inanan ve tabi olanlarla birlikte Mısır'dan Tîh Sahrasına hicret ederken Yuşa aleyhisselam da onunla beraber bulundu. Musa aleyhisselamın Hızır aleyhisselamla görüşmek üzere çıktığı yolculukta onunla beraber bulundu. Musa aleyhisselam Hızır aleyhisselamla karşılaşınca Yuşa aleyhisselam geriye döndü.

Allahü teala, Musa aleyhisselamın kavmine Arz-ı Mev'ûdu (Filistin ve Şam bölgesini) ihsan edeceğini bildirdi. Fakat İsrailoğulları o beldelerde zalim ve zorba bir kavim olan Amalikalıların bulunduğunu ileri sürerek gitmek istemediler. Allahü teala Musa aleyhisselama vahyedip:
'Ey Musa! Ben burayı sizin için memleket ve yerleşme yeri olarak yazdım; takdir ettim. Oraya git ve düşmanlardan kim varsa onlarla harp et. Zîra onlara karşı sizin yardımcınız benim. Kavminden her koldan bir temsilci (nakib) seç al. Onlar vefakar ve itaatkar olsunlar.' buyurdu.

Bunun üzerine Musa aleyhisselam her bir koldan iyi haber toplayan, sözünde sadık ve vefakar birer temsilci seçti. Bunları Erîha Şehri ve ahalisi hakkında bilgi toplamak için gönderdi. Aralarında Yuşa bin Nûn'un da bulunduğu haber toplamakla vazifeli kimseler Erîha'ya gittiler. O belde ahalisinin iri cüsseli, çok kuvvetli ve kalabalık olduğunu görünce korktular. Geriye dönüp kavimlerine gördüklerini anlatarak onların harbe gitmelerine mani oldular. Musa aleyhisselamın kavmi, gelen temsilcilerin anlattıklarını dinleyip harp etmekten vaz geçtiler. İçlerine korku düşüp, feryada başladılar: 'Keşke Mısır'da ölseydik. Yahut burada ölsek de, Allah bizi o zalimlerin memleketine sokmasa, yoksa hanımlarımız, çocuklarımız ve mallarımız ganîmet olarak kalacak.' dediler.

Temsilciler içinde bulunan, Allahü tealanın kendilerinden 'İsmet ve tevfik' ile haber verdiği Yuşa bin Nûn ile Kalib bin Yukna ise kavimlerine gelip, Erîha beldesi ahalisinin kötü hallerinden bahsetmediler. Diğer kabîlelerden o belde ahalisi hakkındaki haberleri duyanlara ise korkulacak birşey olmadığını, Allahü tealanın yardım ve inayetiyle Erîha'nın fethedileceğini bildirip, Musa aleyhisselama yardımcı olmaya çalıştılar. Onlara dediler ki:
'Ey İsrailoğulları! Cebbarların (zalimlerin) şehrinin kapısından hemen girin (onların vücutlarının büyüklüğünden korkmayın. Biz onları gidip gördük ve öğrendik. Onların bedenleri büyük ve kuvvetli fakat kalpleri zayıftır. Sizinle harp etmeye rûhî metanetleri yoktur). Bir defa kapıdan girdiniz mi (Allahü tealanın vad ettiği yardımın size gelmesiyle) elbette siz galiblerden olursunuz. Siz gerçekten inanan, Allahü tealanın vadini tasdik eden kimseler iseniz, (Allahü tealanın kudretine, size yardım edeceği hakkındaki vadine, Musa aleyhisselamın peygamber olduğuna inanıyor, îman ediyorsanız, düşmanların boy ve cüsselerine bakarak aldanmayınız. Onlardan korkmayınız. Size ilahi yardımın geleceği husûsunda ve bütün her halinizde) Allahü tealaya tevekkül ediniz. (O'na îtimad ediniz. Yalnız O'na güveniniz ve cihaddan geri durmayınzı.)' (Maide sûresi: 23)

Fakat İsrailoğulları onların söylediklerine inanmadılar ve Musa aleyhisselamın nasîhatlerine uymadılar. Yuşa bin Nûn ve Kalib bin Yukna aleyhimesselamı taş ve sopalarla öldürmek istediler.

İsrailoğulları Yuşa bin Nûn ve Kalib bin Yukna'yı taşlayıp, Musa aleyhisselama karşı gelerek Allahü tealaya isyan edince Musa aleyhisselam üzüldü. Allahü teala İsrailoğullarını kırk sene müddetle Arz-ı Mev'ûd denilen bölgeye girmelerini haram kıldığını ve onların Tîh Sahrasından çıkamıyacaklarını bildirdi. 'Biz harbe gitmeyiz.' diyerek isyan eden kimseler kırk sene müddetle Tîh Sahrasında şaşkın bir halde dolaştılar. Kırk sene içinde öldüler. Kırk senenin sonuna doğru Harun aleyhisselam ve ondan üç sene sonra da kardeşi Musa aleyhisselam vefat etti.

Musa aleyhisselam vefat ederken yerine Yuşa aleyhisselamı halîfe bıraktı. Allahü teala Yuşa aleyhisselamı da İsrailoğullarına peygamber olarak vazîfelendirdi. Bu sırada Musa aleyhisselama karşı çıkıp; 'Biz harbe gitmeyiz.' diyen kimseler ölmüş, onların yerlerine oğulları ve torunları çoğalmıştı. Allahü teala Yuşa aleyhisselama İsrailoğullarını toplayıp Tîh Sahrasından çıkarmasını ve Arz-ı Mev'ûd denilen bölgeye gidip cebbarlarla (zalimlerle) harp etmesini emretti.

Yuşa aleyhisselam İsrailoğullarını toplayarak Erîha şehrini kuşattı. Kuşatma altı ay sürdü. Nihayet bir Cuma günü Akşam üzeri mucizeler göstererek şehri fethetti. Yuşa aleyhisselam ve O'na inananlar Erîha'yı fethettikten sonra İlya (Eyliya) şehrini de aldılar. Bu şehrin Yuşa aleyhisselam tarafından fethedildiğini duyan çevre şehirlerin hükümdarlarından beşi bir araya gelip İsrailoğullarıyla topluca savaşa girdiler. Sonunda hepsi de yenilerek hezîmete uğradılar.

Yuşa aleyhisselam Erîha ve İlya şehirlerini ve civarını fethettikten sonra Belka şehri üzerine yürüdü. Belka şehrini de fethedip, Belak adındaki hükümdarını ve İsm-i A'zam duasını bildiği halde Yuşa aleyhisselamın ordusuna karşı beddua etmeye teşebbüs eden, fakat ibret için dili göğsü üzerine sarkık kalan Bel'am bin Baûra'yı öldürdü. Böylece Belka şehri de fethedilmiş oldu.

Erîha, İlya ve Belka şehirlerinin fethedilmesinden sonra Arz-ı Mev'ûd diye bilinen Filistin ve Şam diyarı da peyderpey İsrailoğullarının eline geçti. Fetihler yedi sene devam edip Kudüs şehri de Yuşa aleyhisselam ve ona inananlar tarafından fethedildi. Bu bölgedeki diğer şehirleri de fetheden Yuşa aleyhisselam batıda beş şehre gidip orayı da düşmanlardan aldı. Daha sonra Şam diyarına giderek orada yerleşmiş otuz bir hükümdarlığın beldelerini zaptetti. Putperest ve Allahü tealaya isyan eden hükümdarları öldürtüp memleketlerini İsrailoğulları arasında taksim etti. İsrailoğullarını Arz-ı Mev'ûd'a yerleştiren Yuşa aleyhisselam, onlara Musa aleyhisselama nazil olan Tevrat'ı okudu ve hükümlerini açıkladı. Onların Allahü tealaya îman ve ibadet üzere kalmalarına çalıştı.

Yuşa aleyhisselam, Musa aleyhisselamın vefatından sonra yirmi yedi yıl insanlara Allahü tealanın emirlerini bildirdi. Ömrünün sonuna doğru hastalandı. Yerine Kalib bin Yukna'yı halîfe tayin etti. Yüz yirmi yedi yaşında vefat etti. Kabrinin Nablûs veya Haleb yakınındaki Mearre şehrinde olduğu rivayet edilir.

Yuşa aleyhisselam İstanbul'a hiç gelmedi. Beykoz Tepesinde ziyaret edilmekte olan kabrin Yuşa peygambere ait olduğu söyleniyorsa da tarihî bilgilere uygun değildir. Bu bir velî veya havarilerden birine ait olabilir. Böyle ise yine kıymetlidir. Kabrin Yuşa peygambere ait olup olmadığını kesin olarak söylemek uygun değildir.

Yuşa aleyhisselam karayağız, orta boylu, güzel yüzlü, iri gözlü, yassı göğüslü bir görünüşe sahipti. Yüzünün güzelliği Yusuf aleyhisselama çok benzerdi. Cesûr, kahraman, yiğit, harp taktik ve tekniğinde maharet sahibiydi. Musa aleyhisselama gönderilen Tevrat'ın hükümleriyle amel edip, insanlara tebliğ etmekle vazîfelendirilmişti. Tefsir alimleri Maide sûresi 23. ayetinde bildirilen Allahü tealaya îman edip, O'ndan korkanlardan iki kimseden birisinin ve Kehf sûresi 60-65. ayetlerinde bildirilen Musa aleyhisselamın Hızır aleyhisselamla görüşmek üzere yolculuk ettiği sırada yanında bulunan gencin Yuşa aleyhisselam olduğunu bildirmişlerdir.

Yuşa aleyhisselamın mucizeleri
1. Yuşa aleyhisselam, Erîha'yı fethetmek üzere İsrailoğullarını topladı. Yolculuk esnasında Şeria (Ürdün) Nehrinin suları çok olduğu için geçemediler. Nehrin üstünde köprü de yoktu. Yuşa aleyhisselam dua edince Şerîa Nehrinden bir yol açıldı. İsrailoğulları o yoldan geçtikten sonra sular tekrar eskisi gibi akmaya devam etti.

2. Bir şehrin fethi esnasında kuşatma uzun sürmüştü. Bütün çalışmalara rağmen surlarda gedik açılmamıştı. Yuşa aleyhisselam dua etti. Allahü tealanın kudretiyle yer sarsılıp kalenin surları yıkıldı. Yuşa aleyhisselam ve ona inananlar şehre girip fethettiler.

3. Yuşa aleyhisselam Kudüs şehrini fethetmek için muhasara etti. Bir Cuma günü akşam üzeri güneş batarken, güneşin bir müddet daha batmaması için Allahü tealaya yalvardı: 'Ey Allah'ım! Güneşi geri al!' diye dua etti. Allahü tealanın emri ve takdiri ile batmak üzere olan güneş yükseldi. Bir müddet daha gündüz devam edip Kudüs fethedildikten sonra battı.

Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inde bildirdiği hadîs-i şerîfte; 'Güneş hiçbir kimse için batmaktan alıkonulmaz. Ancak Beyt-i Mukaddesi fethetmek için gittiği gecelerden birinde Yuşa aleyhisselam için batmaktan alıkondu.' buyuruldu.