Halis Aygün Kimdir Halis Aygün Kimdir
Kudüs'te doğdu ve Kudüs'te vefat etti.

Uzeyr aleyhisselam küçük yaşından îtibaren, Tevrat ilmini öğrenip Tevrat'ı ezbere bilen sayılı kimselerden oldu. Allahü teala ilahi emirlerden yüz çevirip, peygamberlerin nasîhat ve ikazlarına kulak tıkayan ve çeşitli azgınlık ve taşkınlıkta bulunan İsrailoğullarına Babil hükümdarı Buhtunnasar'ı ceza olarak musallat etti. Kalabalık bir orduyla Şam ve Ürdün bölgelerini istila edip, savunmasız insanları zalimce öldürten Buhtunnasar Kudüs'ü de istila etti. Mescid-i Aksa'yı yıkıp, Kudüs şehrinin bağ ve bahçelerini harap etti. İsrailoğullarından çoğunu öldürüp, pekçok çocuk ve genci de esir alarak Babil'e götürdü. Babil'e götürülen genç esirler arasında Uzeyr aleyhisselam da vardı.

Uzeyr aleyhisselam Babil'de bir müddet esaret hayatı yaşadıktan sonra elli yaşında olduğu sıralarda bir fırsatını bulup memleketi olan Kudüs'e gitmek üzere yola çıktı. Kudüs yakınına gelince, bir bahçede konaklayıp merkebinden yükünü indirdi ve bir ağaca bağladı. Geriden Kudüs şehrini seyredip; şehrin harap, yolların ve bahçelerin viran olduğunu üzülerek gördü. Bu sırada karnı acıktığı için bir miktar incir ve üzüm koparıp, incirin bir kısmını yedi, üzümün de suyunu sıkıp içti. Bir ağaç altına oturup, yıkılmış evlere, bozulmuş yollara, çürümüş tenlere, yığılmış kemiklere bakıp alemin sonunu, yeniden dirilişi ve Allahü tealanın kudretini düşündü. Kendi kendine: 'Acaba, bu halden sonra Hak teala bu şehri nasıl tamir ve ihya eder.' diyerek tefekküre dalıp uyudu.

Allahü teala onu yüz sene öldürdü. Hayattan mahrum etti. Onun bedenini, yiyecek ve içeceğini insanların ve hayvanların gözünden gizledi. Uzeyr aleyhisselamı ölü bırakmasından yetmiş sene kadar sonra, Faris hükümdarlarından Nüşek adında bir hükümdar eliyle Beyt-i mukaddesi (Mescid-i Aksa) ve Kudüs şehrini îmar etti. Bu sırada Babil hükümdarı Bahtunnasar öldüğünden İsrailoğulları esaretten kurtulup memleketlerine döndüler.

Otuz sene daha geçtikten sonra Allahü teala Uzeyr aleyhisselamı yeniden diriltti. Uzeyr aleyhisselam kendisinin bir gün veya bir günden az olarak uyumuş olduğu uykudan uyandığını zannetti. Çünkü incir ve üzümün sanki dalından yeni koparılmış ve şıra sıkıldığı saatlerdeki gibi bozulmamış olduğunu gördü. Allahü teala Uzeyr aleyhisselama vahy edip yüz sene kaldığını bildirdi. Uzeyr aleyhisselam merkebine baktığı zaman onun parça parça olan kemiklerinin vücûdundan ayrılmış olduğunu gördü. Allahü teala ona, '... Ve seni, insanlara bir ayet (delil) kılmak için böyle öldürüp dirilttik. (Seni öldükten sonra dirilmenin var olduğuna delil kıldık.) ve (merkebin) kemiklerine bak!Onları nasıl birbirine birleştiriyoruz? Sonra da onlara et giydiriyoruz?' (Bakara sûresi: 259) buyurdu. Allahü teala ölmüş, etleri çürümüş, kemikleri parça parça olup kaybolmuş olan merkebi tekrar diriltti. Bu durumu gören Uzeyr aleyhisselam, 'Ben bilirim ki, şüphesiz Allahü teala herşeye kadirdir. (Bütün ölüleri diriltmeye gücü yeter.) buyurarak Allahü tealanın kudretini müşahede etti.

Uzeyr aleyhisselam yeniden dirilen merkebine binip Kudüs şehrine girdi. Bulduğu insanları gördüğü ev ve mahalleleri tanıyamadı. Kendi mahallesi olarak tahmin ettiği yerde bir evin önünde durdu. Kapıda gözleri görmeyen, elleri ve ayakları tutmayan bir kadına rastladı. Kadına Uzeyr'in evi neresidir? dedi. Âma ve kötürüm olan kadın da; 'Uzeyr'in evi burasıdır, ben Uzeyr'in hizmetçisiyim. Fakat Uzeyr kaybolalı yüz yıldan fazla oldu. Ondan ümitsiziz.' deyip ağlamaya başladı. Bunun üzerine Uzeyr aleyhisselam; 'Ben Uzeyr'im' deyip başından geçenleri anlattı. Uzeyr aleyhisselamın duası bereketiyle kadın, hastalıklarından şifa buldu. Kadın ailenin diğer fertlerine ve İsrailoğullarına Uzeyr aleyhisselamın geldiğini haber verdi. Âile halkı Uzeyr aleyhisselamı tanıyıp ikna oldular. Uzeyr gelmiş diyerek sevinç ve heyecanla gelen şehir halkı da Uzeyr aleyhisselamı ziyaret edip uzun zaman geçtiği halde değişmemiş olduğunu gördüler. Yaşlılar ona çeşitli sorular sorarak imtihan etmeye başladılar.

Bu sırada Uzeyr aleyhisselama peygamberlik emri bildirildi. İsrailoğullarına Tevrat'ın hükümlerini tebliğ etmeye onları azgınlık ve sapıklıklardan sakındırmağa çalıştı. Daha önce kendilerini dünya ve ahiret saadetine davet eden peygamberlerin apaçık mucizelerini gördükleri halde onları yalanlayan, birçok peygamberi de şehit eden İsrailoğulları Uzeyr aleyhisselamın davetini kabul etmediler. Okuduğu Tevrat'ın uydurma olduğunu iddia edenler çıktı. Bazıları onun okuduklarından Tevrat olup olmadığını karşılaştıralım dediler. İçlerinden biri 'Benim dedem, Buhtunnasar'ın zulmü zamanında bütün Tevrat nüshalarını yakılmak sûretiyle yok edildiğini bildirdi. Yalnız bir nüsha Tevrat'ı filan dağın tepesine gömdüğünü söyledi. O nüshayı getirip Uzeyr'in okuduklarıyla karşılaştıralım dedi. 'Gömülü olan yerden Tevrat nüshalarını getirip Uzeyr aleyhisselamın okuduklarıyla karşılaştırdılar. Yazılı nüshada olanlarla Uzeyr aleyhisselamın okuduklarının aynı olduğunu görünce 'Bu kadar uzun zamandan sonra Uzeyr'in Tevrat'ı ezbere okuması mümkün değildir düşüncesiyle Tevbe sûresi 30. ayetinde bildirildiği gibi'Uzeyr Allah'ın oğludur.' diye iftirada bulundular.

Uzeyr aleyhisselam ise onların bu inanışlarının küfür ve sapıklık olduğunu, vazgeçmedikleri halde şiddetli azaba uğrayacaklarını bildirdi. Vefat edinceye kadar İsrailoğullarının arasında bulundu. Onları hak yola davet etmeğe devam etti. Uzeyr aleyhisselamın vefatından sonra İsrailoğullarının isyanları ve sapıklıkları iyice arttı.

Uzeyr aleyhisselamın ismi Kur'an-ı kerîmde (Bekara sûresi: 259 ve Tevbe sûresi: 30. ayetlerinde) zikr edilmiştir. Fakat peygamber mi yoksa insanları hak yola davet eden bir velî mi olduğu kesin olarak bildirilmedi. Peygamber efendimiz de buyurdu ki:
'Uzeyr'in Peygamber olup olmadığını bilemiyorum. Tubba'nın mel'ûn olup olmadığını bilemiyorum. Zülkarneyn'in peygamber olup olmadığını bilemiyorum...'