Molla Nizamettin Yakışık Kimdir Molla Nizamettin Yakışık Kimdir
Çocukluğundan beri bilgili, iyilik ve adaleti seven biri olarak tanınmıştı. On iki yaşındayken babasının yerine geçip, sultan oldu. Daha sonra kendisine Allahü teala tarafından peygamberlik verildi. Dünyaya hakim olan dört kişiden biridir. Ona peygamberlik verildiği Kur'an-ı kerîmde En'am sûresi 84. ayette bildirilmektedir.

Süleyman aleyhisselam; 'Ya Rab! Bana hiçbir kimsede bulunmayan bir kudret ve devlet ihsan eyle.' diye dua etti. Duası kabul edilip, cinlerin, rüzgarın ve hayvanların da insanlar gibi Süleyman aleyhisselama itaat etmeleri emredildi. Kendisine ism-i azam duası, bütün mahlûkatın dili ve ilimlerin sırları öğretildi. Peygamberlikle birlikte ihsan edilen ilim, hikmet ve sultanlık kudretini, insanları doğru yola kavuşturmakta ve daha iyi bir hayat yaşamaları için kullandı. Şehirlerin kurulması, yeryüzünün îmarı, yeşillendirilmesi, fen ve sanatta ilerlemesi için emrindekilerin herbirine iş taksimi yaptı. Yolların yapılması, taşların yontulup kazılması, demircilik ve derin sulara dalgıçlık gibi zor işleri cinlere verdi. Çiftçilik, çobanlık, ticaret, sanat gibi işleri de insanlara verdi. Hayvanları da nöbet tutma, yük taşıyıp çekme gibi işlerle görevlendirdi. İnsanlardan, cinlerden ve hayvanlardan büyük bir ordu kurdu. Hepsi ona tabi olup, emrine itaat etti. Süleyman aleyhisselama verilen bu nîmetler Kur'an-ı kerîmde bildirilmektedir.

Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem hadîs-i şerîfte, onun duası hakkında şöyle buyurdu:
'Süleyman aleyhisselam, Beyt-i Makdîs'in binasını bitirdikten sonra, Allahü tealadan üç dilekte bulunmuştur: Kendisinden sonra kimseye nasîb olmayan bir mülk ve saltanat, İlahî hükme uygun hüküm verme kudretinin bahşedilmesi. Yalnız namaz kılmak için Mescid-i Aksa'yı kastedip gelenlerin analarından doğdukları gibi günahsız hale gelmeleri. Allahü teala bunlardan ilk ikisini Süleyman aleyhisselama vermiştir. Üçüncü dileğinin de kabul edilmiş olmasını umarım.'

Babasının temelini attığı, Kudüs'teki Mescid-i Aksa'yı yapmaya devam etti.Yedi senede pek sanatkarane bir şekilde tamamladı. Daha sonra, Kudüs'te büyük bir saray inşa etmeye başlayıp, on üç senede tamamladı. Bu binaların yapımı sırasında insanlardan ve cinlerden pekçoğu Süleyman aleyhisselamın emrinde çalışmışlardı.

Süleyman aleyhisselamın zamanında barış, îmar, sanat ve ilim iyice ilerlemişti. Mescid-i Aksa inşa edilip, çeşmeler, su kanalları yapıldı. Köprüler, barajlar ve evler inşa edildi. Hikmetinin ve büyüklüğünün şöhreti bütün dünyaya yayıldı. Zamanındaki bütün padişahları ve ileri gelenleri doğru yola sevk etti.

Onun zamanında muhteşem bir saltanata sahip olan Yemen'de, Sebe şehrinde hüküm sürenBelkıs'a mektup yazıp, Filistin'e çağırdı. O da gelip, Süleyman aleyhisselamla görüşerek îman etti. Belkıs'ın Süleyman aleyhisselamla mektuplaşması ve Kudüs'e gelmesi Kur'an-ı kerîmde Neml sûresinde uzun beyan olunmaktadır.

Süleyman aleyhisselam, Akabe Körfezinden Fırat kenarına kadar, kırk sene adaletle hüküm sürdü. Diğer hükümdarlar da kendisine bağlılıklarını bildirdiler. Ticaret gemileri yapıp, Kızıldeniz ve Umman Denizinde ticaret yaptırdı. Rüzgar onun emrine verilmişti. Rüzgara binip dilediği yere tahtıyla birlikte kısa zamanda giderdi. Makamına oturduğunda ve meclis kurduğunda kuşlar üzerine gelip, kanatlarını yanyana gererek bir bulut gibi gölge yaparlar, güneş ve yağmurdan korurlardı. Süleyman aleyhisselam, beyaz tenli, güzel, nûr yüzlü, saçı sakalı gür olup, beyaz elbise giyerdi. Çok edebli, hep Allah'tan korkar, alçak gönüllü, yüksek şanlıydı. Miskin ve fakirlerle oturur; 'Miskinin miskinlerle oturması uygundur.' buyururdu. Ömrünün son anına kadar Allahü tealanın takdir ettiği izzetle insanları doğru yola sevk etti. Herkes tarafından sevilmiş olup, hiç kimse onun söylediklerine îtiraz etmiyor ve onun emri dışına çıkmıyordu.

Süleyman aleyhisselam, bir gün yapılmakta olan büyük bir sarayın inşasını kontrol etmeye gitmişti. Bu bina bir su kıyısında çok heybetli bir saraydı. Ustalar işçiler, cinler, sarayın tamamlanmasıyla meşguldüler. Sarayın balkonuna çıkıp, kendisini yalnız bırakmalarını, hiç kimsenin yanına yaklaşmamasını emretti. Sonra da balkonun kenarında asasına (bastonuna) dayanıp durdu ve etrafı seyrederek tefekküre başladı. Bu sırada ömrü bitip, eceli gelmişti. Azrail aleyhisselam gelip; 'Şu an dünyadaki hayatının son anıdır.' dedi.

Süleyman aleyhisselam: 'Allahü tealanın takdiri her ne ise o haktır. Rabbime hamdolsun ki, asla kimseye zulmetmedim. Rabbimin emrine itaat etmekte gecikmedim. Herkesin dönüşü Allahü tealayadır. Görevlendirildiğin emri yerine getir.' dedi.

Süleyman aleyhisselam asasına dayandığı halde ayakta vefat edip, uzun bir müddet öylece kaldı. Saray inşasında çalışanlar ise her gün işlerine muntazaman devam ediyor, halk da oraya gelip gidiyordu. Süleyman aleyhisselamı uzakta, ayakta durur vaziyette görüyorlardı. Fakat vermiş olduğu emir üzerine hiç kimse yanına yaklaşmıyordu. Nihayet asasının yere temas eden kısmını güve kurdu yiyip asa kırılınca, cesedi yere yıkıldı. O zaman bu halini görenler vefat ettiğini anladılar. Bu husus Kur'an-ı kerîmde Sebe' sûresi 14. ayette bildirilmektedir.

Süleyman aleyhisselam her yere hükmettiğinden, zamanında herkes îman etmiş, yeryüzünde pek az îmansız kimse kalmıştı.Vefatından sonra, İsrailoğullarının arasındaki birlik bozuldu, iki ayrı devlete bölünüp doğru yoldan ayrıldılar. Sonra da onlara doğru yolu göstermek üzere, İlyas ve Elyesa aleyhimesselam peygamber olarak gönderildiler. Kur'an-ı kerîmde Bakara 102; Nisa 163; En'am 84; Enbiya 81, 82; Sebe' 12, 21; Neml 15'ten 44'e kadar; Sad 30'dan 40'a kadar olan ayetler Süleyman aleyhisselam hakkındadır.

Süleyman aleyhisselam, Mescid-i Aksa'ya Musa aleyhisselamdan beri nesilden nesile geçerek gelen, Tevrat'ın içinde bulunduğu Ahid Sandığını(Tabût-i Sekîneyi) koydu. Çünkü Musa aleyhisselam, ümmetinin alimlerinden, Tevrat'ın Ahid Sandığına konularak muhafaza edilmesini istemişti. Bu durum Mescid-i Aksa'nın Buhtunnasar tarafından yıkılmasına kadar devam etti. Buhtunnasar, Kudüs'ü alınca, şehri yakıp yıktı. Mescid-i Aksa'da bulunan altın, gümüş ve diğer mücevherleri alıp Babil'e götürdü. Buhtunnasar'ın Kudüs'ü yağmalaması esnasında, hakîkî Tevrat ve Zebur yakılıp yok edildi. Muhtelif kimselerin hatırlarında kalan ayetlerini yazmaları netîcesinde, Tevrat isminde birbirlerini tutmayan çeşitli risaleler ortaya çıktı. Mîladdan yaklaşık dört yüz sene evvel yaşamış olan Azra bunları topladı ve şimdiki Ahd-i Atîk'teki Tevrat'ı yazdı.

Süleyman aleyhisselamın dokuz çeşit mucizesi vardı. Bunlar:
1. Sebe' sûresi on ikinci ayetinde bildirildiği üzere, rüzgarlar emri altındaydı.

2. Süleyman aleyhisselam denizi geçmek istediği zaman, suyu çekilerek yol açılır, geçtikten sonra yine kapanırdı.

3. Âyet-i kerîmede bildirildiği üzere, bütün cinniler emrindeydi. Ne zaman istese, kendisine, büyük büyük köşkler, sûretler, çanaklar, sabit çömlekler, tencereler yaparlardı.

4. Süleyman aleyhisselamın bir mührü vardı. Üzerinde ism-i azam duası yazılıydı. O dua ile her isteği kolay olurdu.

5. Karıncalara varıncaya kadar her hayvanın sesini işitir, dillerini anlardı.

6. Nereye gitmek istese, rüzgar emrinde olduğundan, kürsüsünü kaldırır, kürsüsünü beraberinde götürürdü.

7. Cinniler vasıtasıyla denizlerdeki incileri, cevherleri yerde bulunan defîneleri bilirdi. Kendine Allahü teala tarafından bildirilmeyen bir şey yoktu.

8. Neml Vadisinde, maiyetiyle beraber bir dağ üzerine konup, kaldığı esnada o dağın yeşillik, çimenlik olması için, mübarek ellerine bir miktar su alıp, avucuyla o dağa serpti. Derhal dağın üzeri çayırlık çimenlik oluverdi.

9. Süleyman aleyhisselam bir yere gittiği vakit, beraberinde duvarlar da giderdi.