Naim Süleymanoğlu Kimdir Naim Süleymanoğlu Kimdir
Kavmine güzel söz söylemesi, tatlı ve tesirli hitab etmesi sebebiyle kendisine Hatîb-ül-Enbiya (Peygamberlerin hatîbi) denildi. İnsanlara İbrahim aleyhisselama bildirilen dînin emir ve yasaklarını tebliğ etti.

Arabistan Yarımadasının kuzeybatısında Hicaz'la Filistin arasında Kızıldeniz sahilinde yer alan Akabe Körfezinden Humus Vadisine kadar uzanan Medyen bölgesinde doğup büyüyen Şuayb aleyhisselam, o kavmin asîl bir ailesine mensuptu. Gençliği, dedelerinden Medyen adlı bir şahsın etrafında toplandıkları için bu adla anılan Medyen halkı arasında geçen Şuayb aleyhisselam, azgın ve sapık kavmin kötülüklerinden uzak yaşar, babasından kalan koyunlarıyla meşgul olur ve çok namaz kılardı.

Medyenliler atalarının doğru yolundan ayrılmışlar ve kötü yollara sapmışlardı. Allahü tealaya îman ve ibadet etmeyi bırakmışlar, kendi elleriyle yaptıkları putlara ve heykellere tapıyorlardı. Medyen, ticaret kervanlarının gelip geçtiği yollar üzerinde olduğundan ticaretle uğraşıyorlardı. Yaptıkları alış-verişte muhakkak hîle yapıyorlardı. Yiyecek maddelerini alıp, stok yapıyorlar, pahalanınca fahiş fiyatla satıyorlardı. Ölçü ve tartı için iki değişik ölçek kullanıyorlar, alırken büyük ölçekle alıyorlar, satarken küçük ölçekle veriyorlardı. İnsanların yollarını kesiyorlar, onların mallarına zorla el koyuyorlardı.

Yol üstünde durup, bilhassa yabancı ve gariblerin mallarını çeşitli hîlelere başvurarak ellerinden alıyorlardı. Ayrıca sahip oldukları pekçok nîmetin şükrünü yapmayıp, nankörlük ediyorlardı.

Allahü teala onlara, doğru yola davet etmek için Şuayb aleyhisselamı peygamber olarak gönderdi. Şuayb aleyhisselam onlara nasîhatlerde bulunup, Allahü tealaya şirk koşmamalarını ve yalnızca O'na ibadet etmelerini, alış-verişte, ölçü ve tartıda haksızlık ve hîle yapmamalarını, yeryüzünde bozgunculuk yapmamalarını söyledi. Kötülüklere devam ettikleri takdirde azaba uğrayacaklarını, vazgeçtikleri takdirde mükafata kavuşacaklarını söyledi. Fakat azgın Medyen kavmi, Şuayb aleyhisselamın sözlerini dinlemeyip, ona karşı çıktılar. Ona inananları tehdit ettiler.

Şuayb aleyhisselam, bütün sıkıntı, eziyet ve horlamalara rağmen, Medyenlileri doğru yola davete devam etti. İbret olarak isyanları sebebiyle helak edilen Nûh aleyhisselamın gönderildiği kavmin, Hûd kavminin, Lut kavminin başına gelen azapları ve helak olmalarını anlattı. İnkardan vazgeçip îman etmelerini, mağfiret dilemelerini, aksi halde kendilerinin de isyan edip, helak olan kavimler gibi azaba düşeceklerini ve helak olacaklarını açık bir lisanla anlattı. Onun peygamberliği Şam'a kadar duyulmuştu. Pekçok kimse gelerek Şuayb aleyhisselama îman etmekle şereflendiler. Fakat Medyenliler yolda durup, Şuayb aleyhisselama gelenlere mani olmaya çalıştılar. Şuayb aleyhisselamı ve ona inananları kendi sapık dinlerine dönmedikleri takdirde yurtlarından çıkaracaklarını söyleyip, tehdit ettiler.

Şuayb aleyhisselam azgın Medyen halkının, bütün nasîhatlerine rağmen îmana gelmelerinden ümit kesince, onları Allahü tealaya havale etti.Şuayb aleyhisselam Allahü tealaya; 'Ya Rabbî! Bizimle kavmimiz arasında hak ile hüküm ver. Sen hükmedicilerin hayırlısısın.' diye dua etti.

Azgınlıklarına ve inananlara karşı düşmanlıklarına devam eden Medyen halkı üzerine, Allahü teala azab gönderdi. Cebrail aleyhisselamın bir sayhası ve bir zelzeleyle onların hepsini helak etti. Hepsi yok oldular. Sanki onlar o beldede yaşamamışlardı.

Şuayb aleyhisselam ve ona inananlar kurtulup Medyen'e yakın yerde, yeşillik, ağaçlık ve bolluk içinde bir şehir olan Eyke'ye giderek, oradaki insanlara doğru yolu göstermekle vazîfelendirildi. Medyen halkının bütün husûsiyetlerini taşıyan Eyke halkı, parayı tartı ile alırlar, kenarlarından kırptıktan sonra, tane ile verirlerdi. Alış-verişlerinde karşı taraftakine muhakkak zarar verirler ve onu aldatırlardı. Alırken ucuz ve fazla fazla alırlar, satarken pahalı ve eksik verirlerdi. Yolcuları soyarlar, putlara taparlardı. Şuayb aleyhisselama inanmak için gelenleri vaz geçirmek için çalışırlar, Şuayb aleyhisselama yalancı derlerdi. İstekleri olmazsa, tehditte bulunup, eziyet ederlerdi.

Şuayb aleyhisselam Eyke halkını Allahü tealaya îman ve ibadet etmeye, azgınlık ve taşkınlıklarından vaz geçmeye davet etti. Eyke halkı Şuayb aleyhisselamdan mucize istediler. Şuayb aleyhisselam çevredeki putlara hitab edip; 'Rabbiniz kimdir? Ben kimim? Söyleyin!' dedi. Taş ve ağaçtan yapılmış cansız birer varlık olan putlar dile gelip; 'Rabbimiz ve yaratıcımız Allahü tealadır. Ya Şuayb! Sen ise Allahü tealanın peygamberisin!' dediler ve kaidelerinden yere düşüp paramparça oldular. Bu mucize karşısında bazı kimseler îmana geldi.

İnanmayanlar da azgınlıklarını daha da arttırdılar. Şuayb aleyhisselam son defa îkaz edip, puta tapmaktan vaz geçmelerini, Allah'a îman etmelerini ölçü ve tartıda adaletli olmalarını ve her türlü zulümden vazgeçip, kurtulmalarını söylediyse de inkar edip inanmadılar. Alay ettiler, yalancısın, sihirbazsın, büyülenmişsin dediler. Îman etmeyeceklerini açıkça söyleyip; 'Eğer sen doğru sözlüysen, bize gökten azap indir.' dediler.

Şuayb aleyhisselam bu azgın kavmi Allahü tealaya havale etti. Allahü teala onlara isyanları sebebiyle şiddetli bir azap göndererek hepsini helak etti. Önce ortalığı kasıp kavuran şiddetli bir sıcaklığa tutuldular. Sular fokur fokur kaynadı. Susuzluktan kıvranıyorlar sıcak suları içtikçe içleri yanıyordu. Çaresizlikten gölge ve içecek su arıyorlar, bir taraftan bir tarafa koşuyorlardı. Bu hal yedi gün devam etti. Sekizinci gün ufukta koyu gölgeli siyah bir bulut çıkıp yükseldi. Bunu gören Eykeliler serinlemek için koşup hepsi bulutun altında toplandılar. Onlar bulutun altına toplanır toplanmaz buluttan üzerlerine şiddetli bir ateş yağmaya başladı ve hepsi ateş altında helak olup, gittiler.

Eykelilerin helak edildiği bugün, Kur'an-ı kerîmde (gölge günü) olarak bildirilmekte ve mealen şöyle buyrulmaktadır:
'O gölge (zulle) gününün azabı onları yakalayıverdi. Gerçekten o azap büyük bir günah azabı idi.' (Şuara sûresi: 189)

Şuayb aleyhisselam, Eyke ahalisinin helak olmasından sonra, inananlarla birlikte Medyen'e gidip yerleşti. İnananlardan birinin kızıyla evlendi. İki kızı oldu. Kızlar büyüdü. Kendisi iyice yaşlandı. Allah korkusundan çok gözyaşı döktü. Gözleri zayıfladı, vücudu kuvvetten düştü.

Bu sırada Mısır'dan çıkıp Medyen'e gelen Musa aleyhisselam, kuyu başında koyunlarını sulamak için bekleyen Şuayb aleyhisselamın kızlarına yardım ederek, koyunlarını suladı. Şuayb aleyhisselam ücret vermek için onu evine davet etti. Onu emin güvenilir bir kimse olarak görüp, koyunlarına çoban tuttu. Sekiz sene koyunlarını gütmesi şartıyla kızlarından birini ona nikahladı.

Musa aleyhisselam orada on sene kaldı. Çocukları oldu. Daha sonra Mısır'a göç etti. Sıhhati düzelip gözleri açılan Şuayb aleyhisselam, her sene Medyen'den Mısır'a giderek kızı ve damadını ziyaret etti. Bir müddet sonra Mekke-i mükerremeye gidip yerleşti. Daha sonra da orada vefat etti. Vefatında 300 yaşında olduğu rivayet edilmiştir.

Şuayb aleyhisselam çok namaz kılardı. Tevrat'ta ismi Mikail olarak bildirilmiştir. Kur'an-ı kerîmde A'raf, Şuara, Hûd ve Ankebût sûrelerinde Şuayb aleyhisselam, Medyen ve Eyke kavimleri hakkında ayet-i kerîmeler mevcuttur.

Şuayb aleyhisselamın altı çeşit mucizesi vardır:
1. Hazret-i Şuayb'ın duası bereketiyle, koyunlardan doğmuş siyah kuzuların hepsi beyaz olmuştur.

2. Hazret-i Şuayb'ın duası bereketiyle taşlar toprak olmuştu. Şöyle ki: Medyen kasabası dağlık, taşlık bir yer olduğundan: 'Hak peygamber iseniz, dua ediniz, şu dağlar, taşlar kalkıp, yerimiz geniş olsun.' diye teklif etmişlerdi. Şuayb aleyhisselam dua edince, cenab-ı Hak duasını kabul edip, elini o dağ ve taşlar üzerine koy, diye emreyledi. Elini koyunca hepsi toprak oluverdi.

3. Şuayb aleyhisselamın duası bereketiyle Medyen'de bazı taşlar koyun olmuştur. Şöyle ki, kendilerinin hiç koyunu olmadığı için kavmi, bizim koyunlarımızı elimizden almak için Şuayb buraya gelmiştir diye söz etmişlerdi. Hazret-i Şuayb bunu işitince, çok üzülüp, kendinin de koyunu olması için cenab-ı Hakka dua eyledi. Cenab-ı Hak, duasını kabul edip, orada bulunan taşlara eliyle işaret etmesini emreyledi. Hazret-i Şuayb işaret ettiği anda o taşlar koyun oluverdi. Bu sûretle koyunları kavminin koyunundan birkaç misli fazla oldu. O koyunları sekiz, yahut on sene hazret-i Musa'ya güttürüp, kızını da ona verdiği meşhurdur.

4. Hazret-i Şuayb, bir yerin taşları etrafında dönünce, o taşlar hemen bakır olup, ahali bununla pek zengin olmuştur.

5. Hazret-i Şuayb'ın duası bereketiyle kum tepeleri yerinden kalkmıştır.

6. Hazret-i Şuayb, bir dağa çıkmak istediği zaman, dağ adeta devenin oturup kalktığı gibi, Şuayb aleyhisselam çıkıncaya kadar küçülür, çıktıktan sonra evvelki hali gibi büyük bir dağ olurdu.