Molla Nizamettin Yakışık Kimdir Molla Nizamettin Yakışık Kimdir
Nûh aleyhisselamın oğlu Yafes'in soyundandır. Peygamber olup olmadığı açıkça bildirilmedi. Yemen'de yaşamış olan Münzir İskender ile Aristo'nun talebesi olan Makedonyalı İskender'den daha önce yaşadı.

Salih bir zat olan Zülkarneyn aleyhisselamı Allahü teala yeryüzündeki insanlara emir ve yasaklarını tebliğ ile vazîfelendirdi. Zülkarneyn aleyhisselam Allahü tealaya niyazda bulunup; kendisine kuvvet vermesini, insanlar arasında hangi ilim ve adaletle hükmetmesi gerektiğinin bildirilmesini istedi.

Allahü teala şöyle buyurdu: 'Sana verdiğim vazîfeyi yapabilmen için kuvvet ihsan ederim. Göğsünü açarım. Herşeye gücün yetecek hale gelirsin. Anlayışını açar, konuşmanı genişletirim, kulağını açarım, ta uzaktakileri işitirsin. Basîretini genişletirim, çok uzakları görür, her şeye nüfûz edersin. Her şeyi sağlam yaparsın. İstediğin herşeyi ihsan ederim. Sana heybet veririm hiç kimse sana kötü gözle bakamaz. Ben sana yardım ederim. Hiçbir şey sana zarar vermez. Seni kuvvetlendiririm. Hiçbir şeye yenilmezsin. Kalbine kuvvet veririm hiçbir şeyden korkmazsın. Aydınlık ve karanlığı emrine verir, onları senin askerin yaparım. Aydınlık senin önünde yol gösterir, karanlık arkandan seni muhafaza eder.'

Allahü teala hazret-i Zülkarneyn'in emrine bulutları ve başka vasıtaları verdi. Ona ilim ve kudret, insanlar üzerine tasarruf hakimiyeti verdi. Ayrıca beyaz ve siyah olmak üzere iki sancak ihsan etti. Zifiri karanlık olan gecede beyaz sancağı açınca, ortalık aydınlığa gark olurdu. Gündüz harp ederken düşman askerinin karanlıkta kalmasını arzu ederse siyah sancağını açar, düşman tarafı zifiri karanlık, kendi tarafı aydınlık olur, böylece düşmana kısa zamanda galip gelirdi. Her sefere çıkışında önü aydınlık, arkası karanlık olurdu. Çok geçmeden memleketi genişledi. Devleti güçlendi. Allahü tealanın emir ve yasaklarını bütün dünyaya yaymağı azmetti.

Teyzesinin oğlu Hızır aleyhisselamı kendisine vezir, ordusuna kumandan tayin etti. Allahü tealanın emriyle müminlerden meydana gelen ordusu ile ilk önce batıya yürüdü. Vardığı yerlerde kafirleri hak dîne davet etti. İnsanlara iyilik ve ihsanlarda bulundu. İnanmayanlarla harp etti. Batıda meskûn (yerleşilmiş) yerlerin sonuna vardı. Artık karalar bitmiş denizler başlamıştı. Oraya vardığı sırada orada bir kavim buldu. Bu kavim kafir olup vahşî hayvan derisinden elbise giyerler, denizin dışarı attığı balık cinsinden şeyleri yiyerek geçinirlerdi. Zülkarneyn aleyhisselam bu kavmi, güzel muamelede bulunarak hak dîne davet etti. Kavimden bir kısmı îmanla şereflendi bir kısmı ise îman etmekten yüz çevirdi. Zülkarneyn aleyhisselam inanmayanların üzerine yürüdü ve onları karanlıkta bıraktı. Onlar karanlıkta ne yapacaklarını bilemediler. Sonunda pişman olup tövbe ettiler ve Allahü tealanın varlığına, birliğine inandılar.

Zülkarneyn aleyhisselam müminlerden kurduğu ordusu ile uğradığı her yerdeki bütün insanları hak dîne davet etti. Allahü tealaya îman ve ibadete çağırdı. Îman etmeyenler cezalarını gördüler. Yaya olarak Mekke-i mükerremeye gitti ve haccetti. İbrahim aleyhisselamla görüşüp hayır duasını aldı. Nasîhatlerine kavuştu. Daha sonra doğuya yöneldi. Güneşin ilk ışıklarının vurduğu en uçtaki kara parçasına vardı. Zülkarneyn aleyhisselam orada, yer altındaki mahzenlerde yaşayan kavmi hak dîne davet etti. Daha sonra kuzeye bir sefer yaptı. İki dağ arasına vardı. O iki dağın yakınında oturan kalabalık bir kavimle karşılaştı. O kavmi de hak dîne davet etti. Kavmin padişahı Zülkarneyn aleyhisselamı iyilikle karşıladı ve hediyeler takdim etti. Bütün kavmiyle birlikte hak dîni kabul etti. Zülkarneyn aleyhisselamın iltifatlarına kavuştu. Ye'cüc ve Me'cüc adlı kavimlerin zararından şikayette bulundu. Zülkarneyn aleyhisselam o kavimle birlikte Ye'cüc ve Me'cüc'ün zararından korunmak için sed yaptılar.

Zülkarneyn aleyhisselam bir seferi esnasında hiçbir dünya malı ve serveti olmayan, rızıklarını sebzeden temin eden bir kavme rastladı. Ayrıca bu kavimde herkes kendi mezarını kazar, her gün mezarını temizler ve ibadetlerini burada yaparlardı. Zülkarneyn aleyhisselam o kavmin hükümdarıyla da görüştü. Hükümdar kendilerinin dünyaya önem vermediklerini, ahireti hatırlamak için de ibadetlerini mezarlarda yaptıklarını anlattı.

Zülkarneyn aleyhisselam Allahü tealanın yardımıyla, doğu, batı ve kuzeydeki bütün ülkeleri feth edip, Allahü tealanın emir ve yasaklarını yayma vazîfesini tamamladıktan sonra, askerine izin verdi. Kendisi Medîne ile Şam arasında Dûmet'-ül-Cendel denilen yerde insanlardan ayrıldı. Yalnız Allahü tealaya ibadet ve taatle meşgul oldu.

Vefat etmeden önce yakınlarına 'Ben vefat edince usûlüne uygun yıkayıp kefenleyin. Sonra tabuta koyun. Yalnız kollarım dışarda sarkık kalsın. Hazînelerimi de katırlara yükleyin' diye vasiyette bulundu. Söyledikleri aynen yapıldı. Az bir zaman sonra da vefat etti. Mekke'ye veya Mekke civarındaki Tehame Dağlarında bir yere defn edildi.

İskender-i Zülkarneyn böyle vasiyyet etmekle 'Arkamdan gelen ordular ile doğu ve batıya hakim oldum. Hizmetçilerim emrimden çıkmadı. Dünyayı baştan başa tuttum. Sayısız hazînelerim vardı. Fakat bütün bu dünya nîmetleri kalıcı değildir. Gördüğünüz gibi mezara eller boş gidiliyor. Dünya malı dünyada kalıyor. Sizler ahirette de faydalı olacak işler yapın.' demek istedi.

Zülkarneyn aleyhisselam beyaz-kırmızı benizli, orta boylu idi. Güzel ahlak sahibi, Hakka teslimiyeti tam, halkına karşı mütevazi, alçak gönüllü ve adalet sahibi idi. Gaza ve cihada çıkmakta, beldeleri tamirde çok gayretli idi. Dünya malına rağbet etmez, elinin emeği, alnının teri ile geçinirdi. Bunun için zenbil örer kendine, çoluk çocuğuna bu paradan harcar, artanını fakirlere sadaka verirdi. Ye'cüc ve Me'cüc kavminin zararlarına mani olmak için sed yapmıştı.

Kur'an-ı kerîmin Kehf sûresi 83-98. ayet-i kerimelerinde Zülkarneyn aleyhisselamla ilgili haberler verilmektedir. Peygamber efendimiz, sallallahü aleyhi ve sellem de buyurdu ki:
İsmini duyduğunuz kimselerden yeryüzüne dört kişi malik oldu. İkisi mümin ikisi kafir idi. Mümin olan ikisi Zülkarneyn ile Süleyman (aleyhisselam) idi. Kafir olan ikisi de Nemrûd ile Buhtunnasar idi. Beşinci olarak yeryüzüne benim evladımdan biri yani Mehdî malik olacaktır.