Resulullah, ilk zevcesi Hatîcetü'lKübra hayatta iken baska bir kadinla evlenmemisti. Onun vefatindan sonra bir süre daha evlenmedi. Resulullah, Hatice (r.a.)'in ölümüne çok üzüldü. Osman ibn Maz'un'un hanimi Havle binti Hakim, Resulullah'a gelerek Ebu Bekr es-Siddîk'in kizi Âise ile evlenmesini teklif etti. Sonra da Resulullah adina Ebu Bekr'e giderek kizi Âise'yi istedi.

Hz. Âise'nin Resulullah'a nikahlanmasi Hicret'ten iki veya üç sene önce oldu. Kaynaklar, bu nikahlanma sirasinda Hz. Âise'nin yasinin küçük oldugunu kaydetmektedir. Nikahin kiyilmasindan iki yil kadar zaman geçtikten sonra zifaf vukû bulmustur. Hz. Âise'nin o zaman dokuz veya on bir yasinda oldugu rivayet edilmektedir. Bu rivayetleri bazi tarihçiler cerhetmekte ve Âise validemizin evlendikleri zaman daha büyük oldugunu ileri sürmektedirler. Âise validemizden rivayet edilen bir hadiste, Hz. Cebrail Âise'nin resmini ipek bir hirka içinde Resulullah'a getirmis ve 'Bu, senin dünya ve ahirette zevcendir.' demisti. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bakire olarak nikahladiklari tek zevcesi validemiz Hz. Âise'dir. Resulullah onu çok severdi. Ona 'Hümeyra' lakabini vermis ve: 'Dininizin yarisini bu Hümeyra'dan aliniz' buyurmuslardir. Hazret-i Âise, Medine'de Peygamberimizin muharebelerine katildi ve diger sahabe hanimlari gibi harpte yaralilarin tedavisiyle bizzat mesgul oldu. Uhud gazasinda sirtinda su ve yiyecek tasiyip yardim için Peygamber Efendimizin hep yaninda kalmisti. Hatta, peygamberimizin Uhud'da müsriklerin taslariyla yaralanan mübarek yüzlerine, hasir yakip, külünü basarak kanlarinin durmasini saglamisti. Hz. Âise bir ara Uhud'da kiliçla cepheye gitmek istemisse de, Resulullah buna müsaade etmemistir.

Âise 14-15 yaslarinda iken Benu Mustalik (Müreysi') gazasina Resulullah'la beraber katildi. Gaza dönüsü tuvalet için geride kalmasi yüzünden iftiraya ugradi; savasa ganimet için katilan münafiklar Hz. Âise'nin, gecikmesi sebebiyle, kafilenin ardindan yaninda Ashabtan Safvan ile birlikte geldigini görünce bunu kötü sözlerle ve çirkin bir sekilde yorumladilar. Yolda bu dedikodulara bazi müslümanlar da karisinca Hz. Âise çok üzüldü; Medine'ye gelince hastalandi. iftira, dedikodu etrafa yayilmisti. Atesi yükselerek yataga düstü. Bu arada kendisini fazla aramayan Rasûlullah'tan izin isteyerek babasi Ebû Bekir'in evine gitti. Orada bir müddet kaldi; sabirla bekledi. Bu arada Rasûlullah diger hanimlarina ve sahabeden en yakinlarina Âise'nin durumunun ne olabilecegini sordu. Hepsi de Hz. Âise'nin temiz ve suçsuz oldugunu söylediler; 'Peygamberini fenaliklardan koruyan Cenab-i Hak, size böyle bir seyi reva görmez, sabreyleyin' dediler.

Aradan bir ay gibi uzun bir zaman geçinceye kadar danismalarini sabirla sürdüren Resulullah, sonunda Hz. Ebû Bekir'in evine ugradi. Hz. Âise'yi, anne, babasi ve sahabeden bir hanimla aglar buldu: 'Ya Âise, senin için bana söyle söyle söylediler. Eger sen, dedikleri gibi degilsen; Allah'u Teala yakinda senin dogrulugunu tasdik eder. Eger bir günah islediysen, tövbe ve istigfar eyle! Allah'u Teala, günahina tövbe edenlerin tövbesini kabul eder. ' buyurdular. Resulullah'in mübarek sesini isitince aglamayi kesen Hz. Âise babasina bakip cevap vermesini istedi. Hz. Ebû Bekir ve Âise'nin annesi böyle söylentilere ve dedi-kodu yapanlara sadece sasirdiklarini söylediler. Hz. Âise ise: 'Allah'u Teala'ya yemin ederim ki kulaginiza gelen laflarin hepsi yalandir, iftiradir, Allah biliyor ki benim bir seyden haberim yoktur. Yapmadigim bir seye evet dedigimde kendime iftira etmis olurum. Sabretmek iyidir. Onlarin söyledigi sey için Allah'u Teala'dan yardim bekliyorum.' dedi. Günahsiz oldugundan, kalbinin temizligi ile ve kendinden emin olarak bekledi .

Bu sirada Hz. Peygamber (s.a.s.)'in yüzünde vahiy alametleri belirdi. Hz. Ebû Bekir, Resulullah'in basinin altina bir yastik koyup üzerine çarsaf örterek beklediler. Vahiy tamamlaninca Resulullah terlemis yüzünü örtünün altindan kaldirarak: 'Müjdeler olsun sana ey Âise! Allah'u Teala seni temize çikardi. Senin pak olduguna sahit oldu.' deyip Kur'an'daki Nûr Suresinden, o an nazil olunan 10 ayeti okudu. Hz. Ebû Bekir hemen kalkip kizi Âise'yi basindan öptü, 'Kalk, Resulullah'a tesekkür et.' dedi. Kendisi için ayet inecegini aklindan geçirmeyen Âise saskinlik içinde: 'Hayir kalkmam baba vallahi kalkmam. Allah'u Teala'dan baskasina sükretmem. Çünkü Rabbim beni Ayet-i Kerîme ile methetti.' dedi. Ama, çok sevindi. iftirada bulunanlar zamanla hakîr ve zelîl oldular.

Peygamberimiz (s.a.s.) 632 senesinde hastalaninca son gününü Hz. Âise validemizin evinde geçirdi. Rebiü'levvel ayinin onikinci pazartesi günü ögleden önce mübarek basi, Hz. Âise validemizin gögsüne yaslanmis oldugu halde vefat etti. Resulullah'in vefatindan sonra Ashab-i Kiram, Hz. Aise validemize müminlerin annesi adini vererek, ona büyük hürmet göstermislerdir. Hz. Âise de, sahabe içinde, kirk yila yakin bir müddet daha yasamis ve pek çok hadis rivayet etmistir.

Hz. Âise'nin bu son kirk yillik hayatindaki en önemli olay; Cemel Vak'asi'dir. Hz. Osman'in karisiklik çikaran entrikaci asiler tarafindan sehid edilmesinden sonra halîfe olan Hz. Ali, katilleri bulmak ve kisas yapmak hususunda günün sartlari geregi olarak sabirla hareket etmeyi uygun bulmustu. Bu yumusak davranistan yüz bulan asiler taskinliklarini artirarak fenaliklarina devam ettiler.

Durum böyle endise verici bir hal alinca Ashab-i Kiram'in büyüklerinden bir kismi (Talha, Zübeyr...) Mekke'ye giderek o sirada hac için orada bulunan Hz. Âise'yi ziyaret edip, olaylara el koymasini ve kendilerine yardimci olmasini istediler. Hz. Âise de; acele etmemelerini, sabirla bir köseye çekilip Hz. Ali'ye yardimci olmalarini tavsiye etti. Ashab-i Kiram'in büyükleri de Hz. Âise'nin tavsiyesine uyarak, askerleriyle Irak ve Basra'ya gitmeyi uygun gördüler. Hz. Âise'ye de: 'Ortalik düzelinceye ve halifeye kavusuncaya kadar bizimle beraber bulun, bize destek ol, çünkü sen müslümanlarin annesi ve Resulullah'in muhterem zevcesisin, herkes seni sayar dediler. Hz. Âise de, müslümanlarin rahat etmesi ve Ashab-i Kiram'in korunmasi için onlarla birlikte Basra'ya hareket etti. Bu gidisi asiler, Hz. Ali'ye baska türlü anlattilar. Bu arada Hz. Ali'yi de zorlayarak Basra'ya gitmesini sagladilar. Hz. Ali de Basra'ya gelince Hz. Âise'ye bir haberci yollayarak, olaylar ve yolculugu hakkindaki düsüncelerini sordu. Hz. Âise, fitneyi önlemek ve sulhu saglamak için Basra'ya geldigini; öncelikle katillerin yakalanmasini istediklerini halife Hz. Ali'ye bildirdi. Bu görüsü Hz. Ali de uygun bularak sevindi. Memnun olan her iki taraf üç gün sonra birlesmeyi kararlastirdilar.

Bu baris haberini ve memnunlugu isiten münafiklar birlesmeye engel olmak için, gece karanlik basinca, her iki tarafa da ayri ayri askerlerle saldirdilar. Taraflara da: 'Bakin, karsinizdakiler sözünde durmadi' deyip bu gece baskini ile ortaligi karistirdilar. Karanlikta neye ugradiklarini bilemeyen müslümanlar harb etmeye basladilar. Her iki taraf da karsisindakini suçluyordu. iste bu iki müslüman grup arasinda meydana gelen çatismaya Cemel vak'asi denir.

Bu vak'ada Hz. Aise'nin ictihadi Hz. Ali'nin ictihadina uymamisti. Buna ragmen galib olan Hz. Ali, müminlere anneligi Kur'an-i Kerim ayeti ile sabit olan Hz. Aise'ye ikram ve izzette bulundu. 'Ali'yi sevmek imandandir.' hadisini haber veren Hz. Âise de Hz. Ali'yi çok severdi. Daha sonra Hz. Ali'nin sehadetine üzüldü ve çok agladi. Çünkü, sahabiler birbirlerini çok severlerdi.

Hayatinin son devrelerini müctehid olarak bilhassa kadinlara mahsus hallere dair fikhî hükümlerde fetvalar vererek geçirdi. 676 yilinda Medine-i Münevvere'de vefat etti. Cenazesini Ashabtan Ebû Hureyre (r.a.) kildirdi. Vasiyyeti üzerine Medine'de el-Bakî' kabristanina defnedildi. Küçük yaslarda iken Âise'nin egitim ve ögretimiyle bizzat babasi Hz. Ebû Bekir (r.a.) ilgilenmistir. Bütün müminlerin annesi olan Âise validemiz daha küçük yaslarda iken okuma yazma ögrenmis, zekasi ve kabiliyeti ile etrafinin dikkatini çekmistir. Ögrendiklerini unutmaz, ezbere tekrar ederdi. Hafizasi çok kuvvetli idi. Akilli, zeki, alime, edibe, iffet sahibi bir hanim idi. Pek çok konulari siirle anlatan sanatkarca bir ifadeye sahipti. Ashab, karakter ve hafizasina güvendikleri ayet-i kerime ile övüldügünü bildikleri için birçok meseleyi ondan sorar ve ögrenirlerdi.

Hz. Âise validemiz babasi Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer, Hz. Osman'in hilafetleri zamaninda Hz. Peygamber'den isittiklerini müslümanlara anlatti. Devamli oruç tutar ve daima gece namazi kilardi. Hz. Âise fikih ve ictihadda keskin, kuvvetli görüse sahiptir. Fikih ilminin kurucularindan sayilir. Devrinin üstün alimlerinden ve Fukaha-i Seb'a*dandir.

Hz. Âise, güzel ahlakli, merhamet dolu, cömert ve ibadete düskün, çok zeki bir sahabiydi. Hepsinin basinda en mümtaz vasfi ise islam'a ve ilme olan büyük hizmeti idi. Müslüman bilginler arasinda yaygin bir rivayete göre fikih ve dinî ilimlerin dörtte birini Hz. Âise nakletmistir.

Ebû Mûsa el-Es'arî: 'Bizler, müskül bir mesele ile karsilastigimizda gider Hz. Âise'ye sorardik.' demistir.

Abdurrahman b. Avf'in oglu Ebû Seleme: Resulullah'in sünnetini Hz. Âise'den daha iyi bilen; dinde derinlesmis, Ayet-i Kerîme'lere bu derece vakif ve sebeb-i nüzulleri bilen, feraiz ilminde mahir bir kimseyi görmedim.' demistir.

Hakkinda imam Zührî: 'Eger zamaninin bütün alimlerinin ve peygamberimizin diger zevcelerinin ilmi bir araya toplansa, Hz. Âise'nin ilmi yine daha agir basardi' derdi.

İlhan Çetinsoy Kimdir İlhan Çetinsoy Kimdir

Ata b. Ebî Rebah; 'Hz. Âise, ashab içinde en çok fikih bilen, isabetli rey bakimindan en ileri gelen bir kimse idi.' demistir.

Tabiinden Mesruk; 'Allah'a yemin ederim ki, Ashab-i Kiram'in ileri gelenlerden bir çogu gelir Hz. Âise'den Feraiz'e ait sorular sorar ve ögrenirlerdi.' demistir.

Hz. Âise Peygamberimizden ikibinikiyüzon hadîs rivayet etmistir. Kendisinden de Ashab ve Tabiin'den bir çok kimse hadîs nakletmislerdir. Sahih hadis kitaplari Hz. Âise'nin fetvalari ile doludur. Ahmet b. Hanbel Müsned adli eserinde de Âise'nin rivayet ettigi hadislerinden uzun uzun bahseder .

Hz. Âise'nin naklettigi hadislerden bazilari:

'Ey Âise, Allah, kullarina lutf ile muamele edicidir. Her iste yumusak davranilmasini sever.'

'Her gün yirmi kere ölümü düsünen kimse, sehidlerin derecesini bulur'

'Resul-i Ekrem (s.a.s.) 'in en ziyade hoslandigi ibadet, devamli olani idi, az olsa bile.'

'Sekir (sarhosluk) veren her içki haramdir. '

Hazret-i Peygamber (s.a.s.) söyle buyurmustur: 'Cebrail hiç durmaz komsu hakkina hürmet olunmasini bana tavsiye ederdi. Hatta ben yakinda komsuyu mirasçi kilacak sandim. '